Möö Süt

Möö Süt
Möö Süt Süt Ürünleri

28 Aralık 2016 Çarşamba

Günlük 1000 ton işleyecek Süt Tesisi

Sütaş’tan sütün merkezine 80 milyon dolar yatırım Son bir kaç günde süt sektöründe çok önemli gelişmeler yaşandı. Türkiye süt sektörünün yüzde 15 pazar payı ile lider konumunda olan Sütaş’ın, İzmir Tire’de 80 milyon dolarlık yatırımla kurduğu entegre tesis açıldı.
Süt sektörünün pazar lideri olan Sütaş, her gün 480 ton süt aldığı Küçük Menderes Havzası’na İzmir Tire’ye 80 milyon dolar yatırımla entegre süt tesisi kurdu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik ve çok sayıda bakanın açılışına katıldığı Sütaş Tire Entegre Tesisleri’nin ana hedeflerinden birisi Rusya’ya ihracat yapmak. Ulusal Süt Konseyi, 30 aydan beri sabit tuttuğu çiğ süt referans fiyatını 6 kuruş artırdı.
Türkiye’nin hem ekonomik hem de siyasi olarak çok zor bir dönemden geçerken bir çok yatırımcının yatırımlarını askıya aldığı bir dönemde süt sektörünün lideri Sütaş,İzmir Tire’ye 80 milyon dolarlık yatırımla entegre süt işleme tesisi kurdu. Et ve Süt Kurumu’nun çiğ süt piyasasına arz fazlası sütü alarak süt tozuna dönüştürme müdahalesi yeni yılda da devam edecek.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik,Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek,Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi,Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz,Başkan Vekili ve SETBİR Başkanı Tarık Tezel,Sütaş Genel Müdürü Serpil Veral ve Sütaş çalışanlarının katılımı ile açılışı yapılan tesis, günlük bin ton süt,600 ton yem,6.4 megawatt elektrik,100 ton organik gübre üretim kapasitesine sahip. Tesis bünyesinde kurulan Araştırma-Geliştirme biriminin çalışmaları doğrultusunda üretilecek sarı peynirlerin Rusya’ya ihraç edilmesi hedefleniyor. Bu gelişmelere biraz daha yakından bakalım.
Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz ve üst düzey yöneticileri açılış öncesi grubun yatırımları, çalışmaları ve geleceğe ilişkin hedefleri gazetecilere anlattı. İzmir Tire’de entegre bir tesis kuran Sütaş, 41 yıldan beri süt sektörünün en önemli aktörlerinden birisi. Sütaş Yönetim Kuruşlu Başkanı Muharrem Yılmaz’ın da belirttiği gibi aile 3 kuşaktır sütçülük yapıyor.Sütten kazandığını süte yatırıyor.
Tire ile yüzde 50 büyüyecek Sonradan sütçü olanların,zaman zaman yabancı firmaların süt sektörüne zarar verecek nitelikteki girişimlerine karşı direniyor. Bir kaç yıl önce yoğurt tebliği değiştirilmek istendiğinde Sütaş yönetimi “Yoğurt milli ürünümüz” diyerek açıkça karşı çıkmıştı.
Aile olarak 3 kuşaktır sütçülük yaptıklarını ve Sütaş’ın ise bu yıl 41.yılını kutladığını belirten Muharrem Yılmaz şu bilgileri verdi: ” Çiftlikten Sofralara Entegre İş Modeli ile Bursa Karacabey’de ilk entegre tesisimizi kurduk. Daha sonra Aksaray’da ikinci entegre işletmemizi açtık. Şimdi üçüncü halkayı İzmir Tire’ye kurduk. Tire entegre tesisimizle yüzde 50 büyümüş olacağız.” Süt ve süt ürünlerinin üzerine sadece son tüketim tarihi yazılması talebine karşı çıkan Sütaş, üretim ve son tüketim tarihini yazmayı sürdürdü.
Sütaş’ın 19 yıldan beri Tire-Ödemiş-Kiraz’ı içine alan Küçük Menderes Havzası’ndan süt aldığını hatırlatan Yılmaz: ” Bu bölgeden günlük 480 ton süt alıyoruz.Bu sütü 350 kilometre uzaklıktaki Karacabey tesisimize taşıyoruz. Bu önemli bir maliyet getiriyor. Küçük Menderes Havzası, Türkiye’de sütçülüğün en çok geliştiği, en yüksek verimlerin alındığı ve süt kalitesinde de en iyi olan merkezlerden birisi.Bu havzada günlük 3 bin ton çiğ süt üretiliyor. Biz hammaddemizin peşinden gidiyoruz. Tire’ye yatırım yapmamız gerekiyordu ve yaptık. Toplam 80 milyon dolarlık bu yatırımla Sütaş yüzde 50 büyüdü. Tire Entegre işletmemiz günlük 1000 ton süt işleme kapasitesine sahip. Günlük 600 ton yem üretme kapasitesi var. Fabrikamızın atıklarından,bölgedeki fabrika ve üreticilerden alacağımız atıklarla günlük 100 ton organik gübre üretim kapasitesine sahip ve günde 6.4 megawatt elektrik üretme kapasitemiz var.” dedi. Bir çok firma el değiştirirken,yabancılara satılırken Sütaş, yerli ve milli kalmayı sürdürdü.Yaptığı yatırımlarla, yarattığı istihdamla ülke ekonomisine ciddi katkılar sağlayan önemli bir kuruluş.
Hedef Rusya pazarı Diğer tarafta Türkiye’de kooperatifçilik denildiğinde akla gelen ilk kooperatiflerden birisi Tire Süt Kooperatifi. Mahmut Eskiyörük’ün başkanlığındaki Tire Süt Kooperatifi her zaman süt üreticisinin örgütlenmesinden yana, üreticinin haklarını sonuna kadar savunan çok iyi bir model oldu. Sadece Türkiye’de değil, Birleşmiş Milletler tarafından bu çalışmaları ödüllendirildi.
Tire’deki entegre tesiste Araştırma-Geliştirme biriminde 38 kişinin istihdam edildiğini ve bu tesisin sarı peynirler üretmeye uygun olduğunu anlatan Muharrem Yılmaz:”Rusya, Avrupa Birliği ülkelerine gıda ambargosu uygulamadan önce 5 milyar Avro’luk süt ürünleri alıyordu. Ambargo ile bu ticaret durdu.Bugün yanı başımızdaki Rusya Arjantin’den,Brezilya’dan süt ürünleri alıyor. Türkiye ile Rusya arasında bugüne kadar ticaret tam açılmadı. Buna rağmen Sütaş, Rusya’da süt ve süt ürünlerinde en iyi şirket konumunda. İhracatımızın önemli bölümünü Rusya ve Japonya’ya yapıyoruz.Süttozu ve peynir suyu tozu ihraç ediyoruz. Peynir suyu tozunun tonu 700-800 dolara, süttozunun tonu 2 bin dolara gidiyor.Tire’deki işletmemizde 30 çeşit sarı peynir üretimi için Ar-Ge çalışmaları yapılacak ve hedef Rusya’ya ihracat yapmak. Sadece Rusya’ya da değil diğer ülkelere de bu ihracatı yapabiliriz.” diye konuştu. İzmir Büyükşehir Belediyesi ile yapılan işbirliği ile 10 yılı aşkın bir süreden beri önce okul sütü,sonrasında süt kuzusu projesi ile çocukların sağlıklı süt tüketmesini sağladı. Yaptığı yatırımlarla Tire ve yöresindeki çiftçilerin sütüne değer kattı. Bu bölgede süt piyasasını düzenleyen kurum niteliğinde oldu.
Sırada Bingöl var Ürettiği günlük pastörize ve organik sütü her gün tüketiciyle buluşturdu. Çiftçinin örgütlü olduğunda neleri başaracağını kanıtladı. Mahmut Eskiyörük, ülkeyi karış karış gezerek kooperatifçiliğin önemini anlatıyor.
Sütaş’ın bundan 12 yıl önce ilk olarak 2004’te Bursa Karacabey’de “Çiftlikten Sofralara Entegre İş Modeli”ni başlattığını ve o günden bugüne 620 milyon dolarlık yatırım yaptığını belirten Muharrem Yılmaz şöyle devam etti:” Bursa Karacabey’den sonra ikinci entegre tesisimizi Aksaray’a yaptık. Yapılan etki analiz sonucuna göre Aksaray’ın gayri safi hasılasına katkımız yüzde 14.Şimdi bu yüzde 20’ye gidiyor. Aksaray bugün yonca ve mısır silajının merkezi oldu. Üçüncü entegre tesisimiz Tire’de faaliyete başladı. Tire’nin de içinde yer aldığı Küçük Menderes süt üretiminin en verimli, en kaliteli olduğu bir merkez konumunda. Bu yatırımımızla bölge daha da gelişecek. Şunu gördük ki, bir bölgesel kalkınma projesi uygulanacaksa bunun merkezine sütçülüğü koymak gerekiyor. Bu anlamda bizim dördüncü projemiz,entegre tesisimiz Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde olacaktır. Bingöl’de olması için söz verdik. Sözümüz söz. Bu yatırımı yapacağız. Bunun için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Amacımız, verimli,etkin bölgesel bir kalkınma projesi olarak bu yatırımı yapmaktır. Adımlarımızı çok dikkatli atmak zorundayız. Biz Bingöl’ü gündemimize aldığımızdaki koşullarla bugünkü koşullar farklı. 2017’de uygulanacak Milli Tarım Politikası ile Bingöl hayvancılıkta besicilik merkezi olarak belirlendi.Bunları değerlendireceğiz. Ayrıca talep olması lazım. Biz fabrika kurduk diye oradan süt fışkırmayacak. Biz verdiğimiz sözün arkasındayız.Sütün bereketi Anadolu’ya yayılacak.” Sütaş’ın Tire’deki entegre süt işletmesinin faaliyete başlamasından sonra bu yatırım Tire Süt Kooperatifi’ne zarar verir mi? Sütaş, Tire Süt Kooperatifi’ni yutar mı endişeleri dile getirilmeye başlandı.
Gücünü üreticiden alıyor Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, açılıştan önce Tire’nin neden seçildiğini,yapılan yatırımın niteliğini anlattı. Sütaş 19 yıldan beri Tire,Ödemiş,Bayındır ve Kiraz’ı da içine alan Küçük Menderes Havzası’ndan süt alarak bunu Bursa Karacabey’e götürüp işliyordu. Her gün 350-400 kilometre süt taşımak yerine Tire’de yatırım yaptıklarını söyledi. Hedeflerinin Rusya’ya buradan peynir ihraç etmek olduğunu belirtti.
Sütaş’ın yıllık ortalama 2.2 milyon ton çiğ süt aldığını, bunun yüzde 8’ini kendi çiftliklerinden kalanını ise 28 bin üreticiden aldığını, günde 168 bin kilometre yol yaparak 2 bin 200 ton süt topladığını anımsatan Muharrem Yılmaz, çiğ süt referans fiyatının 2014’ten bu yana artırılmamasına yönelik soruya ise şu yanıtı verdi: ” Doğrudur çiğ süt fiyatı artmadı.Ama 1 yıldan beri yem fiyatı da değişmedi.Yemde Katma Değer Vergisi(KDV) yüzde 18’den yüzde 1’e düşürüldü. Sütaş olarak bunu hemen çiftçiye yansıttık.Süt fiyatı artmadı,ama Avrupa’da çiğ süt fiyatı yüzde 50 geri geldi.Bizde en azından düşmedi. Ayrıca işinizi iyi yaparsanız kalite ve verimlilikle gelirinizi artırırsınız. Üreticilerimiz de bunu yaptı.Verimliliği artırarak gelirlerini korudu.Biz üreticiyle aynı gemideyiz. Dünya ile rekabet etmek zorundayız. Nitekim, Sütaş’ın fabrikalarına gelen sütlerin kalitesi Avrupa ortalamalarında. Sütün yağ ve protein kalitesi arttı.Bizim rekabet gücümüz üreticilerimiz.Onlar bizim gücümüz.” Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük’e Sütaş’ın yaptığı yatırımı sorduğumda: “Biz çok memnun olduk. Bu bölgenin süt yatırımlarına ihtiyacı var. Ayrıca, Sütaş’ın yatırım yapmasıyla tüketicilerimizin Tire Süt Kooperatifi’ne olan ilgisi, bağımlılığı bizi daha çok mutlu etti” dedi.
Yabancı ortak arayışı yok Mahmut Eskiyörük, sanayicilerin genel olarak örgütlü çiftçi istemediklerini söyledi. Sütaş yetkililerinin buraya yatırım yaparken bölgedeki üreticilerle olduğu gibi Tire Süt Kooperatifi ortaklarına da giderek süt almak istediklerini, ancak kooperatif ortaklarının,” biz sütümüzü kooperatifimize veririz” diyerek bu teklifi geri çevirdiklerini anlattı.
Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz,Makedonya Üsküp’te ve Romanya’da iki tesis aldıklarını, bunun için 20 milyon dolar yatırım yaptıklarını belirterek bu iki tesisle Avrupa pazarında yer alacaklarını söyledi. Yılmaz,yabancı şirketlerin Sütaş’la ilgilenip ilgilenmedikleri ile ilgili bir soruya: “Biz üç kuşaktır sütçülük yapıyoruz. Biz sonradan olma sütçü değiliz herkes çalışıyor,herkes işini yapıyor Amacımız Türk ve Anadolu geleneği ile üretilen süt ürünlerini geleceğe taşımak ve uluslararası ticarete taşımak. Biz sağımıza bakıyoruz süt var,solumuza bakıyoruz süt var. Süt aşkımız var.Dolarlarımızı bile süte yatırıyoruz..Sütaş’ı niye satalım ki.Biz satın almadık ki.Bu bizim işimiz,satıp ne yapacağız.” diye konuştu. Daha sonra Sütaş Yetkililerinin Tire Süt Kooperatifi’nden süt almak istediğini belirten Eskiyörük şunları söyledi: ” Biz bu teklife olumlu yanıt verdik. Şimdi tankerlerini gönderecekler ve biz kooperatif olarak süt vereceğiz. Biz zaten 3 yıl öncesine kadar Sütaş’a süt satıyorduk. Fakat diğer bazı süt sanayicileri gibi Sütaş’ın üreticiye yem satmaya başlaması ve yem almayan üreticiden süt almaması üzerine ilişkilerimiz kesildi. Biz “yemimi almazsan sütünü almam” dayatmasını kabul etmedik. Onlar da süt alımını kesti. Şimdi süt almak istiyorlar bizde vereceğimizi söyledik.”
KDV düşürülmeli Sadece Tire’de günlük 500 ton, Ödemiş’te 1200 ton,Bayındır’da 400 ton olmak üzere günlük 2 bin 100 ton çiğ süt üretildiğini hatırlatan Eskiyörük şu değerlendirmeyi yaptı.
Sütte KDV’nin yüzde 8 olduğunu hatırlatan Yılmaz bir soru üzerine, “Sütte KDV yüzde 1 ‘e indirilirse bu bize değil tüketiciye de iyi bir jest olur.Çünkü süt tüketimimiz çok düşük. Tüketimin artması için KDV düşürülmeli.Sağlıklı bireylerin yetişmesi ve havansal proteinle beslenmesi isteniyorsa sütte de KDV yüzde 1 olmalı.” dedi. ” Kooperatif olarak günlük 290 ton süt alıyoruz. Bunun 50 tonunu kendimiz işliyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne 45 ton günlük süt veriyoruz. Kalnı da Pınar Süt’e veriyoruz. Şimdi Sütaş’ta süt istiyor.Onlara da vereceğiz. Bu sütün alınıp değerlendirilmesi gerekiyor. Bugün Türkiye’de süt üretimi fazla deniliyor. Ama bir yandan süt hayvanı ithal ediliyor. Süt ineği ithalatı durdurulmalı.Yaşlı ve verimsiz inekler kesilmeli. Süte hep birlikte talep yaratmamız gerekiyor. Yoksa bu işin sonu kötüye gider.Biz kapılarımızı kapatmasak herkes sütünü bize vermek istiyor. Fakat bizim de bir kapasitemiz var.Bugün Ödemiş, 30 tüccarın sömürüsü altında.Kooperatif olsa çok farklı olurdu. Hükümetin de örgütlü üreticiye destek olması gerekir. Şu anda sütünü serbest piyasada sanayiciye,tüccara veren çiftçiye litre başına 5 kuruş, örgüte verene 7 kuruş prim veriliyor. Bu fark 10-12 kuruş olsa örgütlenmenin önü açılır.”
Sayılarla Sütaş Çiğ süt fiyatındaki 6 kuruşluk artışı değerlendiren Mahmut Eskiyörük: “Sorun tek başına fiyat değil.Şimdi kaliteye göre fiyat verilecek deniliyor. Yağ oranı yüzde 3.5, protein oranı yüzde 3.1 ise referans fiyattan yani 1 lira 21 kuruştan alınacak. Bu kaliteyi test eden bağımsız laboratuar yok ki. Sanayici bakacak senin yağ ve proteinin bu diyecek. Onu kabul etmek zorundasın.” dedi.
2015 cirosu 2.3 milyar TL Özetle, sağlam temeller üzerine kurulan Tire Süt Kooperatifi yutulacak kolay bir lokma değil. Ortaklarına ve bölge çiftçisine hizmet vermeyi ve model olmayı sürdürecek.,Sütaş’ın da Tire Süt Kooperatifi’nin yutmak gibi bir hedefi olduğunu sanmıyoruz. Tire’ye fabrika kurması rekabeti körükleyecek, bölgede üretilen süt değerlenecek, üretici ve tüketici bundan yararlanacak.
2016 Cirosu 2.6 milyar TL Sütaş’tan sütün merkezine 80 milyon dolar yatırım
Süt pazarındaki payı:yüzde 15
Son 12 yılda yaptığı toplam yatırım 620 milyon Dolar Süt sektörünün pazar lideri olan Sütaş, her gün 480 ton süt aldığı Küçük Menderes Havzası’na İzmir Tire’ye 80 milyon dolar yatırımla entegre süt tesisi kurdu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik ve çok sayıda bakanın açılışına katıldığı Sütaş Tire Entegre Tesisleri’nin ana hedeflerinden birisi Rusya’ya ihracat yapmak.
Çiğ süt fiyatı 30 ay sonra arttı Türkiye’nin hem ekonomik hem de siyasi olarak çok zor bir dönemden geçerken bir çok yatırımcının yatırımlarını askıya aldığı bir dönemde süt sektörünün lideri Sütaş,İzmir Tire’ye 80 milyon dolarlık yatırımla entegre süt işleme tesisi kurdu.
Ulusal Süt Konseyi’nin çiğ süt referans fiyatını belirlemek üzere yapılan toplantısından zam kararı çıktı. Toplantıda 1 Ocak-1 Temmuz 2017 tarihleri arasında 6 ay süreyle çiğ süt referans fiyatının litre başına 1 lira 21 kuruş olmasına karar verildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik,Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek,Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi,Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz,Başkan Vekili ve SETBİR Başkanı Tarık Tezel,Sütaş Genel Müdürü Serpil Veral ve Sütaş çalışanlarının katılımı ile açılışı yapılan tesis, günlük bin ton süt,600 ton yem,6.4 megawatt elektrik,100 ton organik gübre üretim kapasitesine sahip. Tesis bünyesinde kurulan Araştırma-Geliştirme biriminin çalışmaları doğrultusunda üretilecek sarı peynirlerin Rusya’ya ihraç edilmesi hedefleniyor.
Böylece çiğ süt referans fiyatı 30 ay sonra 6 kuruşluk zamla 1 lira 15 kuruştan 1 lira 21 kuruşa çıkarıldı. Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz ve üst düzey yöneticileri açılış öncesi grubun yatırımları, çalışmaları ve geleceğe ilişkin hedefleri gazetecilere anlattı.
İlk kez kaliteye göre fiyat belirlendi Tire ile yüzde 50 büyüyecek
1 Ocak 2017-1 Temmuz 2017 tarihleri arasında 6 ay süreyle geçerli olacak çiğ süt referans fiyatı için ilk kez kalite kriterleri de belirlendi. Buna göre yüzde 3.5 yağ oranı ve yüzde 3.1 protein içerikli çiğ süt için tavsiye edilen fiyat litre başına 1 lira 21 kuruş oldu. Aile olarak 3 kuşaktır sütçülük yaptıklarını ve Sütaş’ın ise bu yıl 41.yılını kutladığını belirten Muharrem Yılmaz şu bilgileri verdi: ” Çiftlikten Sofralara Entegre İş Modeli ile Bursa Karacabey’de ilk entegre tesisimizi kurduk. Daha sonra Aksaray’da ikinci entegre işletmemizi açtık. Şimdi üçüncü halkayı İzmir Tire’ye kurduk. Tire entegre tesisimizle yüzde 50 büyümüş olacağız.”
Üretici,sanayici ve bakanlık temsilcilerinin katıldığı toplantıda sanayicilerden bazıları fiyat artışına karşı çıkarken bazıları;” Bu zammı 9 ay önce yapacaktık. Yapmadık.Çiftçinin çok büyük tepkisi var.Fiyatı artırmamız gerekir” diyerek zammın yapılmasında etkili oldu. Üretici temsilcileri ise çiğ süt fiyatının 1 lira 30 kuruş olmasını istedi. Tarafların bir kaç kez salondan çıktığı toplantının sonunda Bakanlık temsilcilerinin de isteği doğrultusunda çiğ süt fiyatının 6 ay süreyle 1 lira 21 kuruş olması kabul edildi. Sütaş’ın 19 yıldan beri Tire-Ödemiş-Kiraz’ı içine alan Küçük Menderes Havzası’ndan süt aldığını hatırlatan Yılmaz: ” Bu bölgeden günlük 480 ton süt alıyoruz.Bu sütü 350 kilometre uzaklıktaki Karacabey tesisimize taşıyoruz. Bu önemli bir maliyet getiriyor. Küçük Menderes Havzası, Türkiye’de sütçülüğün en çok geliştiği, en yüksek verimlerin alındığı ve süt kalitesinde de en iyi olan merkezlerden birisi.Bu havzada günlük 3 bin ton çiğ süt üretiliyor. Biz hammaddemizin peşinden gidiyoruz. Tire’ye yatırım yapmamız gerekiyordu ve yaptık. Toplam 80 milyon dolarlık bu yatırımla Sütaş yüzde 50 büyüdü. Tire Entegre işletmemiz günlük 1000 ton süt işleme kapasitesine sahip. Günlük 600 ton yem üretme kapasitesi var. Fabrikamızın atıklarından,bölgedeki fabrika ve üreticilerden alacağımız atıklarla günlük 100 ton organik gübre üretim kapasitesine sahip ve günde 6.4 megawatt elektrik üretme kapasitemiz var.” dedi.

23 Aralık 2016 Cuma

Keçi yoğurdunun faydası

Doğal keçi yoğurt tüketiminin birçok hastalığı engellediği bilimsel araştırmalar ile kanıtlandığı belirtiliyor. Örneğin, Amerika’da yapılan bir araştırma sonucuna göre, düzenli keçi yoğurdu tüketiminin hastalık riskini azalttığı sonucuna varıldı. Keçi yoğurdunun diğer süt ürünleri içinde farklı bir yere sahip olduğuna işaret eden araştırmacılar, her gün düzenli olarak keçi yoğurdu yiyenlerde hastalık riskinin yüzde 18 daha az olduğunu belirledi.
 
Türkiye’nin önemli keçi yoğurdu üreticilerin Talen Kecci insan sağlığına keçi sütü ve yoğurdunun önemli bir katkı sağladığı için Avrupa standartlarının üzerinde entegre modern bir keçi sütü üretim tesisi yatırımı yaptı. Konu hakkında bilgi veren Talen Kecci Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Özgülcü, “Keçi sütü ve bu sütten elde edilen ürünlere olan ilgi her geçen gün artıyor. Hatta keçi sütü ile elde edilmiş ürünler Avrupa ülkelerinde özel reyonlarda ve eczanelerde satılmaktadır. Keçi sütü bilindiği üzere, anne sütüne en  yakın olan süttür. Keçi sütündeki bakteri oranı diğer sütlere oranla daha azdır” dedi .
 
Keçi sütünün farklı ürünlerde kullanılması biraz da işletmelerin altyapısal kalitesine bağlı olduğunu söyleyen Özgülcü, bazı işletmeler geleneksel üretim tekniklerinin dışına çıkamadığını, bilgisayar teknolojisine bağlı olarak üretim yapan Talen Kecci'nin bu sebeple doğal keçi yoğurdu üretiminde ön plana çıktığını belirtti.
 
Firma olarak üretim sürüsünü yurtdışından getirdiklerini ve 12 milyon euroluk bir yatırım payına eriştiğini söyleyen Özgülcü, getirilen hayvanların süt verimliliklerinin AB standartlarına uygun olduğunu vurguladı ve ürünün Ağustos ayı itibariyle büyük marketlerdeki yerini aldığını açıkladı.
 
Talen Kecci Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Özgülcü keçi yoğurdunun faydalarını şöyle sıraladı;
 
  Kanserin önlenmesine yardımcı olur.
  Kemik erimesini önler.
  Çocuklara güç ve enerji verir.
  Et ve balık tüketmeyenlerin fosfat eksiğini giderir.
  Yüksek B1, B2 vitaminleri sayesinde vücudu rahatlatır. Stres ve gerginliği alır.
  Diyet ve sağlıklı kilo vermenin vazgeçilmez besinidir.
  Mide rahatsızlıklarını giderir.
  Beyine enerji verir.
  Diş çürümelerini önler.
  Kronik bronşiti önler.
  Mikrobik enfeksiyonlara karşı etkilidir.
  Düzenli tüketildiğinde egzama, astım ve cilt rahatsızlıklarının tedavisine yardımcı olur.
NEDEN KEÇİ YOĞURDU?
 Bileşimindeki proteinli maddelerin yaklaşık %75'i kainden oluştuğu için, kazeinli sütler gurubuna dahildir. Karoten miktarı düşük olduğu için inek sütüne göre daha beyazdır. Keçi sütünün titrasyon asitliği 6,4 -10 SH ve yoğunluğu 1,028 -1,41 g/ml arasındadır. Keçi sütünün kurumaddesi %13 -%14 arasında değişir. Bunun %4,5'i yağ, %3,2'si protein, %4,1'i laktoz, %0,8'i mineral madde olarak bulunmaktadır. Keçi sütleri A vitamini bakımından diğer sütlere oranla 2-3 kat daha zengindir. Keçi sütünün yağ globül çapı küçük olduğundan yağının ayrılması zordur ve bu nedenle geç kaymak bağlamaktadır. Yağ globüllerinin küçük olması, yağ ve proteinin daha homojen bir dağılım göstermesi kolay sindirilmesine neden olur. Keçi sütü fazla miktarda fosfat içermektedir. Et ve balık yeme alışkanlığı olmayan kimselerde fosfat eksiğinin giderilmesinde keçi sütü iyi bir kaynaktır. Mide asitliğini kontrol altında tutması nedeniyle mide rahatsızlığı olan kimselerin keçi sütü içmeleri önerilmektedir...
KEÇİ YOĞURDUNUN FAYDALARI
KEÇİ YOĞURDU sabahtan akşama kadar günün her saatinde yenebilecek harika bir gıdadır.Keçi Yoğurdu daima suyuyla birlikte yenmelidir. Şeker hastaları için yararlı bir besindir.Şeker hastalarına keçi yoğurdu yemelidirler.Aç karnına yenen Keçi yoğurdu,sindirimi kolaylaştırıp ,bağırsakların çalışmasına yardım eder.Her yaşta hemen hemen herkes için uygundur.Keçi yoğurdu hastalar ve zayıf bünyeler için sütten daha besleyici sindirimi kolay bir gıdadır.Aynı zamanda bağırsaklarda bulunan tehlikeli ve zararlı mikropların(Amipleri n) çoğalmalarına ve hatta yaşamalarına engel olan bir besindir.Bu sebepten tifo ve ishal zamanlarında Keçi yoğurdu âdeta bir ilaç gibi tavsiye edilmektedir. Keçi yoğurdu aynı zamanda bulaşıcı hastalıkların tedavisinde de oldukça öneme sahiptir.Çocukların bulaşıcı karaciğer iltihâbı (hepatit) hastalıklarının dietik tedavilerinde kullanılır.
Ayrıca,yüze ve boyna sürülürse cildi canlandırır.Keçi yoğurudunu yüzünüze ve buynunuza sürünYirmi dakika kalsın cildinizde,sonra da gülsuyuyla siliverin.
Rahat bir uyku için de akşam saatlerinde Keçi yoğurdu yiyebilirsiniz... .

Yoğurt

Yoğurt, içerisinde yoğun olarak insanın flora bakterileri ile aynı aileden olan laktik asit bakterilerinin yaşadığı, yaşayan, canlı bir yiyecektir.

 Yoğurt bakterileri canlı kaldığı sürece yoğurtta diğer bakteri ve mayalar barınamazlar. Bu bakteriler, hem çok güçlü antibiyosis yapan, hem de beslenme için sürekli olarak laktozu kullanıp laktik asit çıkaran ve yarattığı asidik ortam nedeni ile de patojen mikroorganizmalara yaşama şansı tanımayan, bakterilerdir

Yoğurt bakterileri de denilen laktik asit bakterilerine değinmeden yoğurt anlatılamaz. Gerçekte bu bakterileri yiyorsunuz.

inek yoğurduStarter kültür bakterileri de denilen yoğurt bakterileri genel olarak; Lactobacillaceae ve Streptococcaceae genera’sına ait bakterileridir. En sık karşılaşılan yoğurt bakterileri Lactobacillus delbrueckii bakteri türünün bulgaricus alt türü ve Streptococcus thermophilus türleridir (Tamime and Deeth, 1980).                                                                                                

Bu her iki bakteri türü de sütün içerisindeki laktozu kullanarak beslenir. Bu beslenme sırasında artık ürün olarak laktik asit çıkarırlar. Bu iki temel bakteri türüne ek olarak bazı yoğurtlarda Lactobacillus helveticus, Lactobacillus jugurti, Lactobacillus Acidophilus ve  Bifidobacterium alt türleri de bulunur.

Laktik asit bakterileri ya da diğer bir deyişle yoğurt bakterileri canlı kaldığı sürece yoğurtta diğer bakteri ve mayalar barınamazlar. Bunun iki nedeni vardır.

Birincisi, Lactobaccilus’lar güçlü antibiyosis yapan bakterilerdir ve ürettikleri bulgaricin, acidolin, laktocidin,  acidophilin gibi antibiyotiklerle  diğer mikroorganizmaları öldürür (canlılar birbirlerinin yaşamını desteklerse simbiyosis, birinden biri diğerine yaşam hakkı tanımayıp onu öldürürse antibiyosis yapmış olur).

İkincisi Lactobacillus’lar beslenmek için sürekli olarak laktoz kullanır ve son ürün olarak laktik asit çıkarırlar. Çıkardıkları laktik asit ortamı asidik hale getirir ve patojenik bakteri ve mayanın yaşayamayacağı bir ortam oluşturur.

manda yoğurduLaktik asit bakterilerinin çıkardığı laktik asit nedeni ile pH düşmeye yani ortam asidik olmaya başladığı an, yoğurt bakterilerini iki gelecek bekler. Ya bu asidik ortamda yoğurt bakterilerinin kendisinin de çoğalması duracak ve kararlı olarak sayısını muhafaza ederek yaşamaya devam edecek, ya da aside rağmen yoğurt bakterileri çoğalmaya ve/veya fermentasyona devam ederek daha fazla laktik asit çıkaracak ve pH’ı daha da düşürerek ekşimeye yol açacaktır.

Birinci alternatifte kullanılan starter kültür bakterilerine ve ortamın soğuk olup olmamasına bağlı olarak yoğurt bakterileri ekşimeden çok uzun bir süre kalacaktır. İkinci alternatifte ise yoğurt soğukta saklanmıyor veya kullanılan starter kültür bakterileri düşük pH’larda dahi çoğalabiliyor ve fermentasyona devam edebiliyorsa yoğurt laktik asit birikiminden ötürü gittikçe ekşiyecek ve bir süre sonra kazeinin pI’ına bağlı olarak kazein çökerek, yoğurdun suyu ayrılacak ve yoğurt jele benzer bir görünüş kazanacaktır.

Günlük yaşamda bir gıda maddesinin bozulması halk için görünüşünün bozulması, bazen tadının bozulması bazen de üzerinde gözle görülür bir şekilde maya, mantar ya da bakterilerin üremesi ve koku salmalarıdır.

Yoğurdun bozulması dediğimiz zaman ne kastediyoruz?

Bazılarımız ekşimesi der. Bu bozulmada zararlı bakteriler ya da küf veya maya üremesi yoktur. Ayrıca da düşük pH nedeni ile ekşiyen yoğurdun üzerinde yukarıda da değindiğimiz gibi kolay kolay küf mantarları barınmaz. Küf mantarlarının belirmesi için artık yoğurdu yoğurt yapan bakterilerin ölmesi, oda ısısında kalması, enfekte olması ve antibiyosis yapamıyor olmaları gerekir.

Ancak bu durumun bir istisnası vardır. Yoğurt yapımı tamamlandıktan sonra, yoğurt ısıl işlem görerek pastörize edilirse, artık yoğurt bakterileri öldükleri için antibiyosis yapamasalar da, ortamda patojenik bakteri de kalmayacağı için, hem fermentasyon devam etmeyecek dolayısı ile ekşime olmayacak, hem de bakteriyel bozulma olmayacaktır.

Fermentasyonla ne kastediliyor?

Fermentasyon aslında bira yapımcılarının kullandığı bir sözcük olup Latince’de kendinden bir şey ayrılan, kopup giden anlamına gelen fervere sözcüğünden türetilmiştir.

Gerçekten de Laktik asit fermentasyonunda laktozdan kopan parçalar olur ve en son laktik asit kalır. Alkol fermentasyonu yapan mayalarda ise glukoz, alkol ve karbondiokside kadar parçalanır.

Fermentasyonla sütte ne değişiyor?

Yoğurt bakterileri yaşamak için enerji kaynağı olarak öncelikle sütün içerisindeki laktozu kullanır. Yoğurt bakterileri laktozu ATP elde etmek için kullanırken oksijensiz ortamlarda son ürün olarak laktik asit çıkarırlar.

Çoğalan bakteriler yapı taşı olarak amino asitleri kullandığından bakterilere ait proteolitik enzimler sütün proteinlerini düşük miktarlarda da olsa küçük peptit ve amino asitlere parçalar.

Yağlar ise sütün içerisindeki lipaz enzimi ile çok düşük miktarlarda da olsa bir başka enerji kaynağı olan serbest yağ asitlerine dönüşür.

Yoğurt 6000 yıldır bilinen bir yiyecektir.

Yoğurt, koyun sürüleri ile birlikte göç eden Türklerin çöl sıcaklarında sağdığı sütü uzun süre saklayabilmek için, sütü değiştirerek elde ettikleri bir gıdadır (Akin and Rice, 1994; Rasic and Kurmann, 1978; Tamime and Robinson, 1985).

Aslında yoğurt, insanlarla birlikte yaşayan ve onları patojen bakterilere karşı koruyan özel flora bakterilerinin benzerleri ile enfekte edilmiş bir süttür. Bir başka deyişle yoğurt 6000 yıl önce keşfedilmiş bir gıda mühendisliği ürünüdür.

Mühendislikle gıdanın ne ilgisi var?

Bildiğiniz gibi doğada besin öğeleri içeren birçok madde ancak işlem gördükten sonra bir gıda haline gelir. Hiçbirimiz buğday tohumunu çiğ olarak yemiyoruz. Mühendislik, insanların yaşamını kolaylaştırmak ve iyileştirmek için doğal olanda değişiklik yapmaktır. Örn: Genlerdeki değişikliklerin yol açtığı hastalıklara tanı koyan kişi  genetik uzmanıdır. Genetik mühendisi, genlere müdahale ederek onları değiştiren kişidir. Kısacası, mühendis değiştiren kişidir. Biz sütü değiştiriyor yoğurt haline getiriyorsak, bu bir mühendislik ürünüdür. Yoğurt doğal bir yiyecektir, ama doğada yoğurt yoktur.

Batının, yoğurdu Türk’lerden duyduğuna ve «ğ» harfini kullanmadıkları için yoğurt sözcüğünü “yogurt” olarak kullandıklarına inanılmaktadır (Rasic and Kurmann, 1978). Kimi araştırmacılara göre de Bulgar dilinde yog koyu, kalın, urt da süt anlamına gelmekteymiş  (Perdigon 2005).

Yoğurt Hindistanda Dahi ya da Dahee, Irak’ta Roba, Finlandiya’da Fiili olarak bilinmektedir (Tamime and Deeth, 1980; Tamime and Robinson, 1985).

Bağışıklık bilimine yaptığı katkılardan ötürü Nobel Tıp Ödülünü almış Prof. Elie Metchnikoff 1907 yılında “Yaşamı Uzatmak” adlı kitabında yoğurdu sağlıklı bir yiyecek olarak tüm dünyaya duyurmuştur.
Bağışıklık bilimine yaptığı katkılardan ötürü Nobel Tıp Ödülünü almış Prof. Elie Metchnikoff 1907 yılında “Yaşamı Uzatmak” adlı kitabında yoğurdu sağlıklı bir yiyecek olarak tüm dünyaya duyurmuştur.

Yoğurdun endüstrileşmesi ve önce bir ilaç, sonra da bir gıda olarak raflardaki yerini alması 1920’li yıllarda başlayan bir maceranın sonunda gerçekleşmiştir. Türkiye’de yaşamış ve yoğurdu öğrenmiş Musevi bir ailenin oğlu olan İshak Karasu (Isaac Carasso), yoğurdunu oğlu Daniel’in adından türettiği, Danone markası ile dünyaya tanıtmıştır.

Danone 1920’li yıllarda cam kavanozlarda yoğurdunu satarken Pastör Enstitüsü ile iş birliği yaparak fermentasyonun ne olduğunu öğreniyor ve yoğurtlarını daha uzun ömürlü yapmak için eğitim alıyorlar.

Yoğurdun Gıda Kodekslerindeki Tanımları

Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Dairesi’e Göre  (FDA, 1996c).

Yoğurt; sütün (krema eklenmiş ya da yağı alınmış olabilir) kullanıldığı bir ortamda çoğalan laktik asit bakterilerinin (Lactobacillus delbrueckii subsp. bulgaricus and Streptococcus thermophilus”) bir kültürü olarak tarif edilmektedir.

Bu yönetmelikte yoğurt yapımı sırasında süte; konsantre yağsız süt, yağsız süt tozu, tereyağı, süt proteini, laktoz, laktalbumin, laktoglobulinler ve modifiye edilmiş süt proteinlerinin eklenmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir.

Ayrıca da ısıtılarak bozulmaya yol açabilecek bakterilerin öldürülmesi sayesinde uzun süre saklanabileceği de öngörülmektedir.

koyun yoğurduYoğurttaki yağın %3.25’den, yağ dışında kalan süt bileşenlerinin de (milk solids) %8.25’den az olmaması, laktik asidin de %0.9’dan daha fazla olmaması gibi eknik ayrıntılarda aynı yönetmelikte yer almıştır (FDA, 1996a; FDA, 1996b).

Düşük yağ içerikli yoğurttaki yağın %0.5 ila %2 arasında, yağsız yoğurta da sütten gelen yağın  %0.5’in altında olması gereği bildirilmiştir (FDA, 1996a; FDA, 1996b).

Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO), Gıda ve Ziraat Organizasyonu (FAO)

Yoğurt; Lb. Delbrueckii subsp. bulgaricus ve St. Thermophilus adlı bakterilerin laktik asit fermentasyonunun sonucunda koagüle olmuş (jel halinde pıhtılaşmış) süt, olarak tarif etmiştir. Bu sütün pastörize ya da konsantre edilmiş süt olabileceğine ve bu süte, süt tozu ya da yağsız süt tozu gibi katkıların eklenebileceğine dikkati çekmiştir. Ayrıca yoğurdun kullanıcıya sunulduğu sırada mikroorganizmalardan zengin olması ve içerisindeki yoğurt bakterilerinin halen yaşıyor olması kuralını da getirmiştir (Mareschi and Cueff, 1989; Rasic, 1987).

Türk Gıda Kodeksi’ne göre

Yoğurt: Lactobacillus delbrueckii subsp. bulgaricus ve Streptecoccus thermophilus bakterilerinin laktik asit fermantasyonu ile meydana gelen koagüle bir süt ürünüdür.

Türk Standartları Enstitüsünün (TSE) Tanımı

TS 1330 Yoğurt Standardında ise daha detaylı bir tanım verilmiştir.

Buna göre yoğurt; inek sütü (TS 1018), koyun sütü (TS 11044), manda sütü (TS 11045), keçi sütü (TS 11046) veya karışımlarının pastörize edilmesi veya pastörize sütün (TS 1019) gerektiğinde süt tozu ilavesiyle (TS 1329) homojenize edilip veya edilmeden Lactobacillus delbrueckii subsp. bulgaricus ve Streptecoccus thermophilus’dan oluşan yoğurt kültürünün ilave edilmesi ve TS 10935-Yoğurt Yapım Kurallar Standardı’na uygun işlemlerden sonra elde edilen mamuldür.

Yoğurdun evde yapımı

Yoğurt yapmanın nasıl keşfedildiğini bilmiyoruz, ancak ninelerimizin nasıl yaptığını hepimiz hatırlıyoruz. Tencerede kaynatılmış süt ocaktan alınır, parmağı yakmayacak kadar soğuyunca daha önce yapılmış yoğurttan bir miktar üzerine eklenir ve tencerenin kapağı kapanarak tencerenin etrafı battaniyelerle sarılarak sobanın yanında bir gece bırakılır. O günler kimse sütün nasıl yoğurt haline geldiğini bilmiyordu. Buz dolabı olmadığı için de fermentasyon durdurulamıyor ve yoğurt gitgide daha fazla laktik asit çıkararak önce ekşiyor sonra da peynirimsi bir görünüş alarak suyundan ayrılıyordu.

Yoğurt o gün tüketilmesi gereken bir üründü.

Ancak bazı yörelerde yoğurt kaynayan yemeklere katılarak bakterileri öldürülüyor ve daha dayanıklı bir hale getirilebiliyordu.

Ne zaman ki yoğurt endüstriyel bir ürün haline getirilmek ve satılmak istendi, o zaman uzun süre dayanan yoğurt gereksinimi de  ortaya çıktı ve geleneksel yöntemlere yeni eklemeler gerekti. Yeni eklemeler çok sıkı üretim kılavuzları ile belirlenerek bütün dünyaya duyuruldu (Norling, 1979 ve White, 1995).

Endüstri yoğurdu nasıl yapıyor? Neler katıyor?

Ninelerimiz yoğurdunu evde yapardı ve içerisine sütten başka hiçbir ham madde eklemezdi.

Endüstri ise sattığı yoğurdun görünüşüne (texture) önem verdi. Rekabet için kaymaklı, yağlı, yağsız, diyet, meyveli, vitamin ve kalsiyum gibi minerallerle zenginleştirilmiş yoğurt,… koyun, keçi, eşek, at, deve sütünün yoğurdu… gibi ürün çeşitlemesine ihtiyaç duydu. Ürünü daha albenili yapmak için yeni doğal ürünler ekledi. Yağsız süt tozu, sütün çökelmeyen üstte kalan suda çözülmüş proteinlerinden oluşmuş konsentratlar, bitkilerden elde edilen suyu bağladıkça jelleşen kıvamlaştırıcılar. Suyla yağı buluşturan doğal maddeler.

Örneğin koyun sütünün yağ oranı %6.5 ila %11 arasında, inek ve keçi sütünün yağ oranı da %1.4 ila %4 civarında olduğu için, koyun sütü ile yapılan yoğurtlar daha kıvamlı ve bıçakla kesilecek kadar düzgün görünümlü oluyordu. (Rasic ve Kurmann, 1978).

Tüketici yoğurdun suyunu bırakmasını bir bozulma gibi algılamakta ve suyunu bırakmayan yoğurtları tercih etmektedir. Bu nedenle de araştırmacılar (Harwalkar and Kalab, 1986) yoğurdun neden suyu bıraktığı konusunda çok çalışmıştır.

Her şeyden önce yoğurdun içerisindeki kazeinin bir tür iskelet gibi davrandığını buldular. Kazein ne kadar kısa zincirler yapıyor ve ne kadar çoksa o kadar suyu daha sağlam tutuyor ve bırakmıyordu (Modler et al. 1983).

Bunun için sütlere sodyum kazeinat, ultrafiltarsyondan geçirilmiş süt ve whey proteinleri denilen yoğunlaştırılmış suda çözülen süt proteinleri ya da bu proteinlerin tozları eklenmeye başlanmıştır.

Yoğurt bir tür jeldir ve jel yapısı ne kadar sağlamsa o kadar suyunu bırakmaz ve bıçakla kesilecek kadar katı olur. Yoğurdun jel yapısının sağlamlaştırılmasında en iyi çözümün yoğurda sodyum kazeinatın eklenmesi olduğunu keşfetmişler.

Düşük yağlı diyet yoğurtları

Düşük yağlı diyet yoğurtlarını yapmak için soya sütü de kullanılmaktadır. Soya sütü bazı insanlar için allerjiktir ve ishale neden olmaktadır, ama çoğunlukla içerdiği tripsin inhibitörleri nedeni ile aşırı bir şekilde bağırsak gazlarına yol açmaktadır. Düşük yağlı yoğurtların besleyici özelliklerini güçlendirmek için çoğunlukla yeniden vitamin ve patates tozu eklenir. Tabii bunlar her üretici için standart uygulamalar değildir.

Düşük laktozlu diyet yoğurtları

Laktoz intoleransı olan hastalar için düşük laktozlu diyet yoğurtlarını yapmak için yağı alınmış sulandırılmış süt kullanılmaktadır (Kosikowski 1979).

Ancak laktik asit yapımını verimli hale getirmek ve sütün besleyiciliğini korumak için bu süte sodyum sitrat ve sütün yağlı kısmından elde edilmiş katkı maddeleri, kalsiyum, fosfor ve protein eklenmektedir (Becker and Puhan 1989).

Homojenizasyon

Homojenizasyon için süt basınç altında minik deliklerden geçirilir. Böyle­ce içindeki yağ damlacıklarını küçültülür ve kaymak oluşumu  engellenir.  Bu sayede yoğurt farklı katmanlara ayrılmadan bütünlüğünü korur, viskozitesi değişmez ve suyunu da bırakmaz (Rasic ve Kurmann, 1978; Tamime ve Deeth, 1980; Tamime ve Robinson, 1985).

Yoğurdun Sütüne Uygulanan Isıl işlem

Yoğurdun kendine has yapısal özelliklerinin kazandırılması için yoğurt sütüne         85-90°C’ta 20-30 dakika veya 90-95°C’ta 5-10 dakikalık bir ısıl işlemin uygulanması gerekmektedir.

Isıl işlemle:

1-    Patojenik bakterilerin sayısı azaltılmakta.

2-    Lipaz enzimi inaktive edilerek yağların acı tat veren serbest yağ asitlerine dönüşmesi engellenmekte.

3-    Yoğurdun yapısını oluşturan serum proteinlerinin denatüre olması sağlanmaktadır. Denatüre olan serum proteinleri ile kazeinler arasında bir bağ meydana gelmekte. Bu da yoğurdun kendine has jelimsi bir pıhtı yapısının elde edilmesine yardımcı olmaktadır. Özellikle bu yapıyı elde etmekte α lactalbumin (α-LA) ve β-laktoglobulin (β-LG) ile κ-kazeinin etkili olduğu belirtilmektedir (Rasic and Kurmann, 1978).

4-    4-80°C’ın üzerinde uygulanan ısıl işlemle redoks potansiyeli düşmekte

5-    Yoğurt bakterilerinin gelişimini teşvik eden formik asit gibi organik asitler oluşmakta

6-    Sütte doğal olarak bulunan ve bakteriler üzerinde inhibitör etki yapan lactenin aktivitesi kaybolmaktadır.

Yoğurdun raf ömrünü uzatmak için yoğurt haline gelmiş son ürünün ısıl işlem görmesi/Pastörizasyonu

«Yoğurdun üretiminden tüketimine kadar geçen saklanma süresi de yoğurdun kalitesini etkileyen önemli bir faktördür. Yoğurt, taze tüketilen bir ürün olduğundan mümkün olduğunca üretimden hemen sonra tüketilmelidir. Ancak, endüstriyel boyutlarda yapılan üretimlerde yoğurtlar fabrika depolarında, marketlerdeki reyonlarda veya tüketici buzdolabında beklemektedir. Yoğurdun bu süreye dayanıklı olabilmesi için hijyenik koşullarda üretilmesi, muhafaza edilmesi ve dağıtım sırasında düşük sıcaklıklarda tutulması gerekmektedir».

Pastörize/uzun ömürlü yoğurt

Yoğurdun depolama süresini uzatmak amacıyla uygulanan bir diğer yöntem ise fermantasyon işleminden sonra son ürüne ısıl işlem uygulanmasıdır. Isıl işlemle üründe bulunması istenen starter kültürler, istenmeyen mikroorganizmalar (maya, küf ve diğerleri) ve bunların enzimleri inaktive edilmektedir. Böylece yoğurtların raf ömürleri 6-8 hafta ile 6-12 aya kadar uzatılabilmektedir.

Pastörize yoğurt üretiminin bazı sakıncaları vardır.

1-Yoğurdun ısıl işleme tabi tutulmasıyla insan sağlığı için yararlı olan canlı bakteri sayısı önemli ölçüde azalmaktadır.

2-Ürünün viskozitesinde azalma ve buna bağlı olarak depolama sırasında suyun ayrılması görülmekte.

3-Fermantasyon sırasında oluşan aroma bileşenlerinin uzaklaşmasından dolayı tat-aroma zayıflamakta.

4-Depolama sırasında besin değerindeki kayıplar normal yoğurda göre daha fazla olmaktadır.

Yoğurt, içerisine doğal olmayan katkı maddelerinin yok denecek kadar az ya da üretim şekillerine bağlı olarak hiç katılmadığı nadir gıdalardan biridir.

Süt canlı mikroorganizmaların yaşaması ile yoğurt haline geldiği için, dışarıdan katılabilecek koruyucu kimyasal maddelere, deterjanlara, serbest yağ asitlerine ve antibiyotiklere çok duyarlıdır. İnhibitör adı verilen bu katkı maddeleri yoğurt bakterilerinin ölmesine neden olmaktadır. Hatta bu bakterilerin bakteryofaj gibi bakteri virusları ile enfekte olması dahi yoğurt oluşumuna engel olmaktadır. Laktozsuz ya da diyet yoğurt gibi sütün özelliğinin değiştirildiği durumlarda fermentasyonu kolaylaştırmak, katı bir görünüş vermek, normal yoğurt yapımında ihtiyaç halinde pH’ı ayarlamak için aşağıdaki insan vücuduna yabancı olmayan kimyasal ve doğal kaynaklı maddeler kullanılabilmektedir.

Özellikli yoğurtların yapımında kullanılabilen gıdaya eklenebilir saflıkta kimyasal maddeler

yogurt2



Gıdaya eklenebilir özellikte işlenmiş özel yoğurtların yapımında kullanılabilen doğal kaynaklı maddeler

Pirinç nişastası                                         Jelatin                                                     Konjac zamkı                                         Propilen  glikol aljinat                               Guar zamkı                                             Sodyum aljinat
Pirinç nişastası Jelatin Konjac zamkı Propilen glikol aljinat Guar zamkı Sodyum aljinat

Son söz          

Gıda güvenliği bilinçli tüketiciyle başlar. Tüketici güvenli gıdaya nasıl yaklaşmalı, bu da eğitimle olabilen bir davranış biçimidir. Tüketici doğal yoğurt ama pastörize, doğal yoğurt ama içerisindeki bakteriler ölmemiş halen canlı, bunların ne olduğunu bilmeli ki üzerini okuyunca ayırt edebilsin. Bir diyet yoğurtta ya da laktozsuz yoğurtta içerisine konan ek katkıların dürüstçe bildirildiğini bekler ve üzerini okur.

Gıda da bir ilaç gibidir, kesinlikle insana bir müdahaledir. Hasta gıdadan zehirlenince nasıl hekime koşuyorsa, o hastanın zehirlenmeden önce o gıdadan zarar görüp görmeyeceğini öngörecek kişi de gene hekimdir. Buna koruyucu hekimlik denmektedir. Bu hekimin asli görevidir ve insana müdahale için yetki verilmiş tek kişidir. İnsanı kanserden korumak bir hekimin işidir. İnsanı doğru gıdalarla beslemek bir hekimin işidir. Gıda maddelerini sorgulayacak kişi de odur.

Yalnız burada hekimlere düşen bir görev vardır. Hekimler araştırmadan, gıda üretimi konusunda uzman kişileri yok saymadan, onların bilgisine başvurup o bilgileri tartmadan, sadece inandığı için konuşup, eksik bilgilerle toplumu yanıltmamalıdır.

İtalya’da 2009’daki “deprem öncesinde halka yanıltıcı, eksik ve çelişkili” bilgi verdikleri suçlamasıyla yargılanan altı bilim insanı ile bir kamu görevlisi suçlu bulundu. Yerel mahkeme sanıkları çok sayıda kişinin ölümüne sebebiyet vermekten altışar yıl hapse mahkum etti. Savcılık, sanıkların depremden önce insanları yanıltan güvenceler verdiklerini öne sürerken, savunma avukatları büyük depremleri tahmin etmenin imkansız olduğuna dikkat çekiyor. 2009 yılında meydana gelen 6.3 şiddetindeki depremde L’Aquila kenti yerle bir olmuş 309 kişi hayatını kaybetmişti.

Sayın gıda mühendisleri de hekimlerin samimi feveranlarından rahatsız olmak yerine hekimlerle el ele verip ortak bir dil kullanarak onları bilgilendirmeli, ortak kongreler, ortak toplantılar yapmalı ve halk için beslenme & gıda okulları kurmalı, ürettikleri her gıdaya yaptıkları kimyasal ve biyolojik katkıları bildirmelidir. Çin’de süte melamin katarak tüketiciyi aldatan gıda üreticileri idam cezası ile cezalandırıldılar.

«Çin’de bozuk süt nedeniyle 6 bebek yaşamını yitirmiş, 300 bin bebek de hastalanmıştı. Bozuk süt nedeniyle yargılanan üç kişiye idam cezası verildi Çin’in Hebei eyaletinde bir yerel mahkeme Zhang Yujun adlı bir kişinin süt tozuna melamin adlı kimyasal karıştırdığını ve bunu bilinçli olarak yaptığı sonucuna vardı. Yujun kamu sağlığını tehdit etmekten ölüm cezasına çarptırıldı».

Biz bu ülkenin insanları olarak; ne bu ülkenin yetiştirdiği ve hastaları için içtenlikle hayatını adamış güzide bilim adamlarımızın zarar görmesini, ne de insanlara hizmet etmek için kurulmuş kıymetli gıda üreticilerinin ölüm cezasına çarptırılmasını isteriz.

Bu dünyadan başka yedek bir dünya daha ve yedek tek bir bebek daha yok. Hepimiz birimiz için varız, birimiz de hepimiz için.


Keçi Peynirinin Faydaları

Keçi Peynirinin Faydaları 

 Keçi peyniri fosfor açısından zengindir.
Keçi peyniri sindirim sistemine faydalıdır, sindirim sisteminin rahatlamasını sağlar.
Alerji ve astıma iyi gelir. Dişlerin daha sağlıklı olmasını sağlayarak plak oluşumunu azaltır. Kalsiyum açısından zengindir. Keçi sütü tükürük salgısını dengeler.
Kemiklerin güçlenmesini sağlar. Hazmın kolaylaşmasında etkilidir. Kemik erimesine iyi geldiğinden yaşlılara faydalıdır. Kötü tümörlerin gelişimlerini engeller. Sinir sistemini düzenleyerek sakinleştirir. Kanserden vücudu korur. Diş sağlığını korur. Bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklara kalkan oluşturur. Obezite rahatsızlıklarında etkilidir. Keçi peyniri varis tedavisinde etkilidir.
 Keçi Sütü Ve Peynirinin Faydaları Keçi Sütünün Faydaları Nelerdir? Keçi sütünün vücuda ve cilde faydaları, bebeklerde kullanımı, keçi peynirinin faydaları, keçi sütünün zararlı olabileceği durumlar.
Keçi Sütü Ve Peynirinin Faydaları Keçi Sütü Ve Peynirinin Faydaları Annenin sütünün az gelmesi durumunda bebeklere, anne sütüne yakın sayılan keçi sütü verilmesi tavsiye edilir.
 Keçi sütü faydalı bir besin olmasının yanı sıra keçi sütünden elde edilen keçi peyniri de oldukça sağlıklı bir besindir. Keçi peyniri zengin fosfor sayesinde balık ve et tüketmeyen vejetaryenler için oldukça iyi bir alternatif. Keçi Peynirinin Faydaları Keçi peyniri fosfor açısından zengindir.
 Keçi peyniri sindirim sistemine faydalıdır, sindirim sisteminin rahatlamasını sağlar. Alerji ve astıma iyi gelir. Dişlerin daha sağlıklı olmasını sağlayarak plak oluşumunu azaltır. Kalsiyum açısından zengindir.
Keçi sütü tükürük salgısını dengeler. Kemiklerin güçlenmesini sağlar. Hazmın kolaylaşmasında etkilidir. Kemik erimesine iyi geldiğinden yaşlılara faydalıdır. Kötü tümörlerin gelişimlerini engeller. Sinir sistemini düzenleyerek sakinleştirir. Kanserden vücudu korur. Diş sağlığını korur. Bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklara kalkan oluşturur.
Obezite rahatsızlıklarında etkilidir. Keçi peyniri varis tedavisinde etkilidir. Keçi Sütünün Faydaları Keçi sütündeki bakteriler diğer sütlerde bulunan bakterilerden daha az içeriyor. Anne sütünden vitamin alamayan çocuklar keçi sütü ile beslenerek anne sütüne en yakın takviyeyi alabilir. Keçi sütü kalsiyum açısından zengindir ve vücutta oluşan iltihaplanmayı önleyen yağ asitlerini içerir. İnek sütüne alerjisi bulunan kişiler keçi sütü tüketebilir.

 Keçi sütünün sindirimi inek sütünden daha kolaydır. Keçi sütü bağırsakları korur ve mide asitlerini dengeler. Hazımsızlık ve kabızlık sorunlarına keçi sütü iyi gelir. Keçi sütünde B1 ve B2 vitaminleri bulunur. Hasta ve sakat kişiler keçi sütü tüketerek beslenmelerine takviyede bulunabilirler. Keçi sütü karaciğer hastalıklarına iyi gelir. Keçi sütünün cilde faydaları; Cilt rahatsızlıklarına iyi gelir, cilt hücrelerinin yenilenmesine katkı sağlayarak özellikle egzama ve cilt lekelerinin kısa sürede giderilmesine yardımcı olur. Keçi Sütünün Zararları Keçi sütü her ne kadar bebeklere rahatlıklar içilebilir denilse de siz yinede doktorunuza danışmadan içirmeyiniz. Süte alerjiniz var ise keçi sütüne de alerjiniz olup olmadığını test ettirmelisiniz.

Keçi Peynirinin Faydaları Yararları
Meğer inatçılığıyla tanıdığımız keçinin sütünün ne çok faydası varmış. Keçiler için hayvanlar âleminin gurmesi denirmiş mesela. Keçilerin damak zevki sayesinde insanlar kahve dâhil birçok güzel tadı keşfetmiş. Keçiler insanoğlunun beslenmesinde yol gösterici yani "akıllı-seçiciler" olmuş.

Çünkü ağzının tadını bilen keçiler tabiattaki en güzel kokulu ve tatlı bitkileri, meyveleri tercih ediyor. İnekler ve koyunlar gibi önüne konulan her yemi yemiyorlar. Bu sebeple keçilerin yetiştirilmesi oldukça zahmetli. Sütü de az olduğu için keçi peyniri dünyanın en pahalı peyniri olarak biliniyor.
Hazmı kolaylaştırıyor, cilde iyi geliyor
KEÇİ SÜTÜNDEKİ bakteri miktarı diğer hayvanların sütünden daha az.
SAĞILDIKTAN SONRA, ısıtılmadan tüketilebiliyor, hatta aynı şekilde bebeklere içirilebiliyor.
KALSİYUM açısından zengin bir besin kaynağı olan keçi sütünün yağı, organizmada iltihaplanmayı önleyici olduğu saptanan yağ asitlerini içeriyor.
KEÇİ SÜTÜNÜN yağ molekülleri daha ufak ve proteinin oluşturduğu pıhtı daha yumuşak olduğu için sindirimi inek sütünden daha kolay. Mide asitlerini dengeliyor ve bağırsakları koruyor.
ASTIM, alerji, sindirim sistemi rahatsızlıkları, hazım sorunları, cilt hastalıkları, bebek egzamaları ve varise iyi geliyor.
KEÇİ SÜTÜNDE yüksek oranda fosfor var. Çok fazla et ve balık yemeyen ya da yiyemeyenler fosfor ihtiyacını keçi sütüyle giderebilir.
KEÇİ SÜTÜ hasta ve sakat kimselerin diyetlerinde pratik ve özel bir öneme sahip.
KEÇİ SÜTÜ bebeklerde hazmı kolaylaştırıyor, yetişkinlerde ise ketozis (kandaki glikozun düşmesiyle oluşan bir hastalık) ve karaciğer hastalıklarına iyi geliyor.
STRES-GERGİNLİK, sinirsel nedenlerle hazımsızlık ve kabızlık durumlarında yaşanan sorınlara da keçi sütü iyi geliyor. Yüksek B1, B2 vitamini içeriyor.
İLAÇ KULLANIMI gerektiren hazım sorunlarında ve peptik ülseri tedavisinde keçi sütünün yararı oluyor. Bazı insanların inek sütüne alerjisi olabiliyor. Bu durumda keçi sütü tüketebilirler.
ANNE SÜTÜYLE beslenemeyen bebekler keçi sütü içebilir. Çünkü yapısı anne sütüne çok benziyor.

21 Aralık 2016 Çarşamba

Çiğ sütün bir gıda olarak değeri



Temiz bir çiğ sütün bir gıda olarak ikame edilmesi söz konusu değildir, çocuklar için de geçerlidir. Bilim, pastörize edilmiş çeşitlilikte, sağlıklı bir çocuğun gerçek temelini oluşturan temel nitelikleri sağlamayı henüz başaramamıştır.

Maalesef, süt alımımızla ilgili çok çarpıtılmış ifadeler mevcut. Pasta yetiştiriciliğinin -her şeyden önce süt fiyatına mal olan Partisi'nin kahramanlarına inanırsak, çiğ süt zehirlilik kadar iyi ya da daha kötü, zira Tarım Bakanlığı'nın geçtiğimiz günlerde belirttiği gibi "insan Pasteur'un duyulmasından çok önce ırk varlığını sürdürdü. "

Pastörizasyon süreci Avam Kamarasında tartışıldı ve öneri çiğ sütun insan tüketimi için satılmaması gerektiğini söyledi. Bu, her tedarikçi tarafından pahalı makinelerin kurulması anlamına gelir ve eğer zorunlu hale gelmesi gerekiyorsa, birçok küçük firmanın kapatılacağı ve birkaç büyük bayinin elinde olan işler olduğundan şüphe yoktur.

Pastörize süt içmek zorunda kalıyorsak, en azından pastörizasyonun anlamını anlamalıyız. İki şeyi gerçekleştirmek için yola çıktı: Bazı hastalık taşıyan mikropların yok edilmesi ve ekşi sütlerin önlenmesi. Bu sonuçlar, sütü en azından yarım saat boyunca 145 ila 150 derece arasındaki bir sıcaklıkta tutarak ve daha sonra sıcaklığın 55 derece F'yi aşmamasını sağlayarak elde edilir.

Tehlikeli mikropları yok etmek kuşkusuz yararlıdır, ancak pastörizasyon bunun ötesine geçer; zararsız ve kullanışlı mikropları öldürür ve sütü yüksek sıcaklıklara maruz bırakarak besleyici yapıyı yok eder.

Dökmeyi önleme konusunda; Ekşi çiğ süt çok yaygın olarak kullanılır. Malüllere, kolay sindirime tabi tutulurken, müshil olarak özelliklerinde verilir ve hoşnut olmaz. Ancak, pastörize olduktan sonra, laktik asit basilleri öldürüldü. Sonuç olarak süt, ekşi hale gelemez ve çabucak ayrışır; istenmeyen mikroplar ise çok hızlı çoğalırlar.

Pastörizasyonun popülerliğe olan en büyük iddia, yandaşları tarafından teşvik edilen, çocuklarda tüberkülozun çiğ sütta bulunan zararlı mikroplardan kaynaklandığı yaygın bir inançtır. Bilim adamları, binlerce süt örneğini incelemiş ve test etmişler ve süt yoluyla hastalık taşıyan bu problemle yüzlerce hayvan üzerinde deneyler yapmışlardır. Ancak tamamen unutulan bir hayati gerçek temiz ve çiğ sütün olmasıdır. Eğer bu garanti edilebiliyorsa, çocuklar için başka herhangi bir yiyecek biçimi yerine geçmesine izin verilmemelidir veya verilmelidir.

Kirli süt, tabii ki, diğer saf olmayan yiyecek türlerine benzemektedir - kesin bir tehdittir. Ancak, Hükümet gözetiminde üretilen ve kesinlikle temiz garantili olarak üretilen Sertifikalı A sınıfı süt, pratik olarak ülkenin heryerinde mevcuttur ve pastörizasyon ısrarcılarına süt çiftçisinin cevabı.

Tüberkülozun sütle yayılmasına ilişkin olarak yayınlanan yeni rakamlar, diğer gerçeklerin yanı sıra beş yıllık bir dönem boyunca, özel bir organizasyona mensup 70 çocuğun günlük bir çorba suyu aldığını gösteriyor. Sadece bir hastalık vakası oluştu. Pastörize süt verildiği benzer bir dönemde 14 olgu bildirildi.

Çiğ sütün içerdiği C vitamininin bir kısmının yok edilmesi ve zararlı bakterilerin gelişmesini teşvik etmenin yanı sıra pastörizasyon, laktoz olarak bilinen süt şekerini beta laktoza dönüştürür - bu da çok daha çözünür ve dolayısıyla sistemde daha hızlı absorbe edilir; Sonuçta çocuğun yakında tekrar aç olacağı sonucuna varılmıştır.

Muhtemelen pastörizasyonun en kötüsü, çiğ sütün içerdiği kalsiyumun önemli bir parçasını bulanmaz hale getirmesidir. Bu sıklıkla raşitizm, kötü dişler ve sinirsel sıkıntılara yol açar; çünkü yeterli kalsiyum içeriği çocuklar için yaşamsal önem taşır; Kalsiyum ile ilişkili fosfor kaybıyla birlikte, kemik ve göğüs oluşumu ciddi aksiliklere maruz kalmaktadır.

Pastörizasyon aynı zamanda çiğ sütte bulunan iyotun yüzde 20'sini yok eder, kabızlığa neden olur ve genellikle sütten en hayati nitelik taşır.

Bu gerçekler karşısında-ki bunlar inkar edilemez- Pastörizasyon Partisi ne söyleyecek? Çiğ sütü kesin bir şey haline getirmek için pahalı makineler kurmaya zorlayan bayiler yerine - besleyici, sağlıklı bir besin kaynağı - süt üreticilerinin temiz ve çiğ süt üretmesini sağlayan yasal düzenlemelerden geçmelerine izin verin. Sütün bütün bileşenleri değiştirilmeden içilir.

Yukarıdaki makaleler, Haziran 1938'de Magazine Digest'de yayınlandı. Koltuk Bilim, İngiliz tıbbi günlüğü.

Sağlıklı hayvanlardan elde edilen süt, birçok sağlık faydasına sahiptir, çünkü aşağıdaki makaleler onaylamaktadır.

Diğer Anahtar Belgelerimiz, devlet kurumlarına, araştırma çalışmalarına ve tıp dergileri için yapılan atıfları içeren ifadeleri içermektedir.

Ayrıca, hem sağlık hem de güvenlik konularını kapsayan Gerçek Süt için PowerPoint Kampanyamıza ve PPT ile hareketli görüntüler ve metinler içeren benzer bilgiler sunan bu videoyu da inceleyin:



İKİ KALBİNİN BİR YAZISI
Michael Schmidt Yazan: Michael Schmidt 1940'da, Westchurch Institute of Agricultural College, çiğ ve pastörize sütle beslenen buzağıların sağlık durumunu karşılaştıran bir araştırma yaptı. Araştırmacılar, her biri iki grubun varlığını gözlemledi ...
PASTEURİZASYONUN SÜTÜN BESİN DEĞERİ ÜZERİNE ETKİSİNE İLİŞKİN ÖZETLER
Pastörizasyonun hematojenik ve büyümeyi teşvik eden özel sütleri (özel olarak beslenen ineklerin çiğ sütü) etkilediği bulunmuştur.
ASTMMA VEYA BRÜLOSİZ: RAHAT SÜTÜN TEHLİKELERİ VE FAYDALARI
Sally Fallon Morell, Kısa süre önce prestijli İngiliz tıp dergisi Lancet'de çıkan iki makale, çiğ sütun tehlikeleri ve esası üzerine devam etmekte olan tartışmaları göstermektedir. Bir makale brusellozu ihbar eden bir kadının davasını açıklıyor ...
KRONİK HASTALIK, SOMONELLA, İMMUNOSUPRESYON MADDELER VE RAF Süt
Ron Schmid, ND tarafından Salmonella bakterilerinin özellikle öldürücü bir formu Salmonella dublin (S dublin) 'dir. Birçok Salmonella enfeksiyonunda olduğu gibi, bağışıklık sistemini bastıran insanlar en çok risk altındadır (örneğin, AIDS hastaları veya kortikosteroid alan insanlar ...
KONJUGE LİNOLEİK ASİT
Sally Fallon Morell, Tarım Bakanlığı'nın Madison Wisconsin'deki US Süt Sütunu Araştırma Merkezi'ndeki bilim adamları, tereyağında bulunan CLA adlı bir madde üzerinde çalışıyor. Son 12 yılda yapılan birçok çalışma,
SILIN KANSERİ NEDENİYOR? BETASELLÜLİN HİPOTEZİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Yazan: Chris Masterjohn Makale Özeti Paleo Diyeti'nin yazarı Loren Cordain, betacellulin adlı sütteki bir büyüme faktörünün kansere katkıda bulunabileceği teorisini önerdi. Konjuge linoleik asit (CLA) etkiyi doğrudan iptal eder ...
MİSMİ, ASKERİ BAKTERİ VE SÜSÜNDEKİ ENZİMELERİ AZALTIRIR Mİ?
Pastisleşmeyi savunanlar, pastörizasyon sırasında enzimlerin yok olup olmadıkları önemli değil, çünkü mide asitleri onları yine de yok edecektir. Bu soruya verdiği yanıt için MD'den Ted Beals'a sorduk. T'ye göre ...
Enzimler
Sally Fallon Morell, Mary G. Enig, PhD ile paralel ve vitaminler ve minerallerin keşfi için eşit önem taşıyan, yirminci yüzyılın beslenme araştırmalarının önemli bir kolu olan enzimlerin keşfi ve işlevini yapmıştır.
RANDEİZ ÇİFTLİĞİ TARİHİNDEN SÜTÜN BESİN DEĞERİNDEKİ DENEYLER
Randleigh Çiftliğinin Tarihinden Sütün Besin Değerinde Denemeler, (Üçüncü Baskı ve Ek Ikinci Sürüm, Lockport, New York, Haziran, 1940) Bölüm 14, Randleigh Çiftliğinden Sütün Besin Değerindeki Deneyler
RAHAT SÜT İÇİN ÇİFTLİK FLİPLERİ
Jeff Biddle'un Öyküsü Sylvia Onusic By Boalsburg'un yakınındaki Bear Meadows Çiftliği'nde, Pennsylvania'nın merkezindeki Tussey Dağı'nın hemen altında ve Penn State'den uzak olmayan sağım zamanının yakınında. Ne güzel bir manzara! İnekler aşağıdan geliyor ...
FRANCIS M. POTTENGER, MD ve "SAĞLIK TEHLİKESİNİN ZARARLILARI"
Ron Schmid, ND, alıntılanan çalışmanın etkisi genellikle sözü edilen kişinin itibarından etkilenir. Ancak, özellikle de yıllar önce ölen birinin itibarı nedir? Kesinlikle kısmen yazılmış olan yazarın doğruluğu ve önemi ...
LAKTOSE INTOLERANS ARAŞTIRMASI
Ted Beals, MS, MD, Tüketici / Sahiplerinin Laktoz Hoşgörüsüzlük Kısmının Pilot Anketi 2006'nın Sonbaharında Michigan Eyalet Polisi ve Michigan Tarım Departmanı üyeleri bir kamyon durdurdu ve büyük miktarda el koydu ...
HAM VE İŞLENMİŞ SÜTÜN MİKROFORGASÖRÜ
Beverly Rubik, Doktora Bir Pilot Çalışma Çiğ süt, çeşitli boyutlarda yağ globülleri, çözünmüş proteinler, karbonhidratlar, vitaminler, elektrolitler ve minerallerin sulu bir fazı içinde düşük probiyotik bakteri seviyesiyle dağıldığı bir kolloiddir ...
SÜTLÜ KALP Saldırılarını Azaltır mı?
David Williams Tarafından Alternatifler Bülteninden, 1991 Bu makaleyi okuyun: Ukraynaca | Polonya İngiltere - Tıp Araştırma Konseyi (MRC) tarafından yayınlanan bazı veriler, tıbbi çevreler arasında ilginç bir tartışma yaratmalıdır ...
SÜT HOMOGENİZASYONU VE KALP HASTALIĞI
Mary G. Enig'in doktora tezi Doktoranın yaygın olarak kabul ettiği popüler teori, kalp hastalığının mevcut salgınının bir nedeni olarak homojenizasyonu tek tek seçer. Hipotez, Kurt A. Oster tarafından geliştirildi ve 1960'ların başından 1980'lerin ortalarına kadar incelendi. Çalışırken ...
SÜT: BİR VÜCUT İYİDİR?
Lori Lipinski, hepsi nereden geldiğine bağlı, değil mi? Süt konusu neredeyse aynı tartışmalara yol açıyor


20 Aralık 2016 Salı

Ataşehir Süt

“Ekmek, Su, Süt”
Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi tarafından hayata geçirilen “Atakart” projesi ihtiyaç sahibi kişilere dağıtıldı.
“Atakart Gıda Harcama Elektronik Kart” sayesinde ihtiyaç sahibi vatandaşlar ekmek, su, süt gibi günlük temel gıda ihtiyaçlarını karşılayacak.
Eylül ayı itibariyle dağıtımlarına başlanan Atakart sayesinde 9 bin Ataşehirli bu sosyal destek imkânlarından yararlanacak.
Ataşehir’deki anlaşmalı 25 markette geçerli olan Atakart ile belirlenen gıdalar ücretsiz alınacak. Atakart uygulaması, ilerleyen aylarda daha da ilerleyerek gıda bankacılığına dönüşecek.
Atakart projesi hakkında açıklama yapan Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi, “Sosyal belediyecilik alanında yaptığımız çok önemli çalışmalarımıza bir yenisini daha eklemenin heyecanını ve mutluluğunu yaşıyorum. Amacımız hiçbir vatandaşımızı istismar etmeden, sağ elin verdiğini sol el görmemeli geleneğimizle bu yardımları yapmaktır” dedi.
Atakart ile Ataşehir Belediyesi Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü’nde kaydı bulunan ihtiyaç sahibi vatandaşların belirlenen şartlar doğrultusunda ekmek, su, süt gibi günlük temel gıda ihtiyaçlarının karşılanması amaçlanıyor.
Atakart ile belirlenen gıda maddelerinin dışında alkol veya tütün gibi ürünler satın alınamayacak.
Vatandaşlar, her ay belirli miktarda yükleme yapılacak kartları haftalık olarak kullanmadıkları taktirde kartın içerisindeki o haftaya ait bakiye iptal olacak. Kullanılmayan bakiyenin bir sonraki haftaya aktarımı yapılmayacak.

Elektronik Kartların geçerli olduğu marketler

1 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Yağmur Kahvaltı Dünyası -   Barbaros Mah.Mimar Sinan Cad.No:101
2 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Öz Kahvaltı Dünyası  - Kayışdağı Mah.Akyazılı Cad. No:61
3 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Aktaş Şarküteri- İnönü Mah. Ulusu Cad. No:108
4 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Ekrem Süpermarket    - Ferhatpaşa Mah.G.15 Sok No:48
5 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Piya Market    - Yenişehir Mah.Viyana Sok. No:1/A
6 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Missmar    - K.Bakkalköy Mah.Kocasinan Cad. Lale Apt No:18/A
7 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Resul Hipermarket -   Ferhatpaşa Mah.G.10 Sok. No:40
8 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Ozan Market - Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı   İçerenköy Mah.Eski Üsküdar Cad.No:41
9 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Ekomar - Esat Paşa Mah.Şehit Cabar Dudayev Cad.No:137
10 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Sofra Marketçilik - Yeni Çamlıca Mh.Dursunbey Cad.No:59/A
11 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Back Shop - K.Bakkalköy Mah. Şerifali Cad. No:14
12 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Merkez Şarküteri -Yeni Çamlıca Dursunbey Cad.No:19/1
13 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Kuğu Market  -Yeni Sahra Mah.Mimarsinan Cad. No:10
14 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Kuğu Gıda 2 -   Yeni Sahra Mah.Fatih Cad. No:31
15 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Nur Gıda - Karaman Çiftlik Yolu No:8
16 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı General Süper Market - Esatpaşa Mahgeneral Tahsin Yazıcı Cad. No:17/1
17 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Anka Hipermarket - M.Kemal Mah.3001 Cad.No:93
18 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Beşpınar Et Gıda Şarküteri - M.Kemal Mh. No:115
19 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Ecem Şarküteri - Aşık Veysel Mah.3001 Cad.No:114
20 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Efsane Market- Mimar Sinan Mah.Mehtap Cad. Kelebek Sok.No:31
21 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Sit Proma Market- Mevlana Mah.Şemre Arşin Cad.No:76
22 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Öz Çamoluk Gıda- İnönü Mah.Orkide Sok. No:8/B
23 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Eyüpoğlu  Market - Örnek Mah.Ahmet Yesevi Cad. No:52/1
24 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Güven Gıda -  Fetih Mah. Ünaydın Sok. No:9
25 Ataşehir Süt Projesinde Yer alan köy sütü satıcısı Yayla Peynircilik – Kayışdağı Mah. Akyazılı Cad. No:40
MAHALLE VE MÜDÜRLÜKLER

Ataşehir Aşık Veysel Mahallesi
Ataşehir Atatürk Mahallesi
Ataşehir Barbaros Mahallesi
Ataşehir Esatpaşa Mahallesi
Ataşehir Ferhatpaşa Mahallesi
Ataşehir Fetih Mahallesi
Ataşehir İçerenköy Mahallesi
Ataşehir İnönü Mahallesi
Ataşehir Kayışdağı Mahallesi
Ataşehir Küçükbakkalköy Mahallesi
Ataşehir Mevlana Mahallesi
Ataşehir Mimar Sinan Mahallesi
Ataşehir Mustafa Kemal Mahallesi
Ataşehir Örnek Mahallesi
Ataşehir Yeni Çamlıca Mahallesi

ATAŞEHİR İNÖNÜ MAHALLESİ GÜNLÜK DOĞAL ORGANİK
           
 KÖY SÜTÜ
Ataşehir /İnenü mahallesine perşembe çarşamba cumartesi pazartesi salı günleri frigolu araçlarımızla günlük doğal organik çiftlik inek sütü-keçi sütü-manda sütü ve süt ürünlerimizle servis yapmaktayız, şile/teke köyünde bulunan çiftliğimizde kendi ürettiğimiz inek sütü keçi sütü ve manda sütlerimizi yine kendi servis araçlarımızla değerli müşterilemize en doğal haliyle sunuyoruz, sütlerimizi paketlediğimiz bidonlarımızı sıfır olarak temin ediyor ve kilitli sistem kapaklarla tek kullanımlık olarak satışa sunuyoruz, doğallığımızdan lezzetimizden ve hijyenden asla ödün vermeden özveriyle daha iyisini yapmaya çalışıyoruz, sektörde itibarlı bir firma olmak için uğraşıyoruz.
önceliğimiz herzaman hijyen ve kalite olmaktadır, bu nedenle %100 Doğallık %100 sağlık diyoruz.

Ataşehir / inönü mahallesine çıkan servis araçlarımız gün içinde bölgede dalaşarak gelen siparişleri en kısa zamanda müşterilerimize iletirler,
Süt ve sütlerimizi sağlıklı ve hijyenik olan tesislerimizde üretip, soğuk zinciri bozmadan müşterilerimize sunuyoruz, günlük doğal organik çiftlik sütü köy sütü sütlerimizle süt ürünlerimizle inekten sağıldığı gibi, beyaz peynir, kaşar peyniri, tereyağ, manda yoğurdu, inek yoğurdu gibi ürünler üretip değerli müşterilerimize sunuyoruz, yumurtalarımız gezen tavuklarımızdan en taze şekilde üretiliyor, çiftlik yumurtasını köyümüzdeki çiftlikten temin ediyoruz, sucuk ürümüzü yine kendi beslediğimiz danalarımızdan üretiyoruz,bu sektörde adını duyurmak öncü firma olmak istiyoruz, Ümraniye-çekmeköy-ataşehir-Üsküdar-Kadıköy-Maltepe bölgelerinde tüm mahallelere günlük organik doğal çiftlik sütü köy sütü inek sütü keçi sütü manda sütü gezen tavuk yumurtası çiftlik yumurtası sucuk peynir tereyağı yoğurt ve bütün ürünlerimizi  dağıtıyoruz, istanbulda mahalle sütçülüğüne sıfır kilitli sistem paketlemeyi ve alo-süt hizmeti ilk getiren firmayız, alo-süt olarak sütçülüğe yeni bir tarz yeni bir boyut getirdik ve istanbulda mahalle sütçülüğü çok yaygınlaştı, ve artık çok sütçü olduğu için sütçüler arasında ki farklarda sattıkları ürünlerin kalitesi doğallığı ve saflığıyla ayırdediliyor, bu konudada kendimize çok güveniyoruz çünkü ürünlerimizi köylüden toplayıp satmıyoruz kendimiz köylüyüz ve kendimiz üretiyoruz, inek sütümüzün yağ oranı 4.02 manda sütümüzün yağ oranı 9.6 keçi sütümüzün yağ oranı 6.08 lerde ve kesinlikle katkı maddesi koymadan saflığını ve temizliğini bozmadan soğuk zinciri bozmadan servis yapıyoruz, süt ürünlerimizin tadı ve güzelliğide sütlerimizin temizliği doğallığı tazeliği ve günlük olamasından geliyor.

Van Ticaret Borsası (VANTB) Yönetim Kurulu Başkanı Enver Memduhoğlu, Et ve Süt Kurumu’nun mevcut durumuna ilişkin açıklama yaptı
Memduhoğlu: ’İlimizde meydana gelen 23 Ekim ve 9 Kasım 2011 depremlerinin ardından orta hasarlı olduğu için yıkımı gerçekleşen ve 2013’ten sonra müfettiş kararıyla kapatılan Van Et ve Süt Kurumu’nun yeni yerinin yapımına hala başlanılmamış olması bir takım iddiaları beraberinde getiriyor. Tarım ve hayvancılığın temel geçim kaynağını oluşturduğu ilimizde, Et ve Süt Kurumu’nun akibeti ile ilgili halen belirsizliklerin olması endişe vericidir. Et ve Süt Kurumu’nun hizmet binasının yapımının durdurulması ve taşınacağı ile ilgili spekülatif haberler yetkili mercilerce bir an evvel açıklığa kavuşturulmalı ve resmi kaynaklarca gerekli açıklamalar yapılarak kamuoyu aydınlatılmalıdır. Böyle bir şeyin düşünülmesi dahi, zaten depremle birlikte sekteye uğrayan Van ekonomisinin ve üreticisinin geleceğe olan ümidini boşa çıkaracaktır. Hayvancılık sektöründe üreticiye güven veren bir kurumun kapatılması ve ya taşınması üreticimizi umutsuz hale getirecektir” dedi.
Van Ticaret Borsası olarak süreçten dolayı mağdur olan kurum çalışanlarının şikayetlerini ve taleplerini ekonomi konseyi gündemlerine almış ve değerlendirdiklerini ifade eden Memduhoğlu, “Ancak geçen süre zarfında somut adımlar atılmamış olması, çalışanların mağduriyetlerinin giderilmemesi, halkımıza hizmet sunulamaması bir takım iddiaları gündeme getirmiştir. Van Ticaret Borsası olarak, söz konusu iddiaların karşısında olduğumuzu ve Et ve Süt Kurumunun bir an evvel yeni hizmet binasında ve de ilimizde hizmet vermesi gerektiğini belirtmek isteriz” ifadelerini kullandı.
VAN/İHA

Arıların yavrularını beslemek için kullandığı ve birçok hastalığa iyi geldiği belirtilen arı sütünün fiyatı el yakıyor. Kilosu toptan satıldığında 5 bin, kovandan üretilen gözlerle gram gram satılması halinde ise 15-20 bin TL.
Arı sütü ise birçok hastalığa iyi gelmesi sebebiyle dünyanın en pahalı sütleri arasında yer alıyor. Başlı başına ayrı bir üretim isteyen ve zahmetli bir uğraş olan arı sütünün kilosu toptan satıldığında 5 bin TL’ye, kovanlarda üretildiği gözlerle gram gram satılması halinde ise 15-20 bin TL seviyelerine çıkabiliyor.

Arı ve arı ürünlerinin incelenmesi ve arıcılığın geliştirilmesi için kurulan Ordu Arıcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Yetiştirme Teknikleri Bölümünde görevli ziraat mühendisi zooteknist Hasan Ese, arıların arı sütünü yavrularını beslemek için kullandıklarını, aynı zamanda arı sütünün insan sağlığı açısından da çok önemli bir ürün olduğunu belirterek “Arı sütü 5-15 günlük genç yaştaki işçilerin çene altı bezlerinden salgıladıkları, aslında yavrularını beslemek için kullandıkları, özellikle larvalarını besledikleri bir gıda. Ancak son dönemde içeriği açısından apiterapik birçok uygulamada karşımıza çıkıyor. Arı sütünün insan vücudu için, insan bedeni için çok faydalı olduğu bilinmekte. Özellikle içerisinde bulunan maddeler sayesinde hücre yenileyici özelliği olan maddelerden dolayı çok tercih ediliyor. Son dönemlerde ise apiterapik uygulamalarda ve destek tedavilerinde yaygınca kullanılıyor” dedi.


BALLA KARIŞTIRILABİLİR

Piyasada yurtdışından ithal edilen arı sütleri bulunduğunu ancak Türkiye’de üretilen arı sütlerinin daha kaliteli olduğunu vurgulayan Ese, “Tat olarak biraz ekşimsi olması sebebiyle insanlara çekici gelmeyebilir ancak çok faydalı bir ürün. Bal ile karıştırılarak veya sade olarak kullanılabilir. Piyasadaki yurtdışından gelen ürünler fiyata etki edebiliyor. Türkiye’de üretilen arı sütü diğer ülkelerden gelen ithal arı sütlerine oranla çok daha kaliteli oluyor” şeklinde konuştu.


Pazartesi

Huzur Mahallesi
Ihlamurkuyu Mahallesi
İnkılap Mahallesi
İstiklal Mahallesi
Kazımkarabekir Mahallesi
Madenler Mahallesi
Mehmetakif Mahallesi
Namıkkemal Mahallesi
Necipfazıl Mahallesi
Parseller Mahallesi
Saray Mahallesi
Site Mahallesi
Şerifali Mahallesi
Tantavi Mahallesi
Tatlısu Mahallesi
Tepeüstü Mahallesi
Topağacı Mahallesi
Yamanevler Mahallesi
Yukarıdudullu Mahallesi
Cumartesi

Ademyavuz Mahallesi
Altınşehir Mahallesi
Armağanevler Mahallesi
Aşağıdudullu Mahallesi
Atakent Mahallesi
Atatürk Mahallesi
Cemilmeriç Mahallesi
Çakmak Mahallesi
Çamlık Mahallesi
Dumlupınar Mahallesi
Elmalıkent Mahallesi
Esenevler Mahallesi
Esenkent Mahallesi
Esenşehir Mahallesi
Fatihsultanmehmet Mahallesi
Hekimbaşı Mahallesi
Ataşehir
Salı

Küçükbakkalköy Mahallesi
Mevlana Mahallesi
Mimar Sinan Mahallesi
Örnek Mahallesi
Yeni Çamlıca Mahallesi
Yeni Sahra Mahallesi
Yenişehir Mahallesi
Salı

Aşık Veysel Mahallesi
Ferhatpaşa Mahallesi
Barbaros Mahallesi
Fetıh Mahallesi
İçerenköy Mahallesi
İnönü Mahallesi
Kayışdağı Mahallesi
Çekmeköy
Çarşamba

Alemdağ Mahallesi
Aydınlar Mahallesi
Cumhuriyet Mahallesi
Çamlık Mahallesi
Çatalmeşe Mahallesi
Ekşioğlu Mahallesi
Güngören Mahallesi
Hamidiye Mahallesi
Hüseyinli Mahallesi
Salı

Kirazlıdere Mahallesi
Koçullu Mahallesi
Mehmet Akif Mahallesi
Merkez Mahallesi
Nişantepe Mahallesi
Reşadiye Mahallesi
Sırapınar Mahallesi
Soğukpınar Mahallesi
Taşdelen Mahallesi
Üsküdar
Pazartesi

Acıbadem Mahallesi
Koşuyolu Mahallesi
Bulgurlu Mahallesi
Esatpaşa Mahallesi
Altunizade Mahallesi
Havuzbaşı Mahallesi
Kısıklı Mahallesi
Kuleli Mahallesi
Küçükçamlıca Mahallesi
Mehmet Akif Ersoy Mahallesi
Mimar Sinan Mahallesi
Muratreis Mahallesi
Salacak Mahallesi
Selamiali Mahallesi
Selimiye Mahallesi
Sultantepe Mahallesi
Ünalan Mahallesi
Valideiatik Mahallesi
Zeynep Kamil Mahallesi
Perşembe

Çengelköy Mahallesi
Hasippaşa Mahallesi
Rasathane Mahallesi
Beylerbeyi Mahallesi
Kirazlıtepe Mahallesi
Güzeltepe Mahallesi
Ferah Mahallesi
Küplüce Mahallesi
Yavuztürk Mahallesi
Kuzguncuk Mahallesi
İcadiye Mahallesi
Küçüksu Mahallesi
Kandilli Mahallesi
Ahmediye Mahallesi
Aziz Mahmut Hüdayi Mahallesi
Bahçelievler Mahallesi
Barbaros Mahallesi
Burhaniye Mahallesi
Cumhuriyet Mahallesi
Kadıköy (Yakında Hizmetinizde)
19 Mayıs Mahallesi
Acıbadem Mahallesi
Bostancı Mahallesi
Caddebostan Mahallesi
Caferağa Mahallesi
Dumlupınar Mahallesi
Eğitim Mahallesi
Erenköy Mahallesi
Fenerbahçe Mahallesi
Feneryolu Mahallesi
Fikirtepe Mahallesi
Göztepe Mahallesi
Hasanpaşa Mahallesi
Koşuyolu Mahallesi
Kozyatağı Mahallesi
Merdivenköy Mahallesi
Osmanağa Mahallesi
Rasimpaşa Mahallesi
Sahrayı Cedit Mahallesi
Suadiye Mahallesi
Zühtüpaşa Mahallesi
Maltepe (Yakında Hizmetinizde)
Altayçeşme Mahallesi
Altıntepe Mahallesi
Aydınevler Mahallesi
Bağlarbaşı Mahallesi
Başıbüyük Mahallesi
Büyükbakkalköy Mahallesi
Cevizli Mahallesi
Çınar Mahallesi
Esenkent Mahallesi
Feyzullah Mahallesi
Fındıklı Mahallesi
Girne Mahallesi
Gülensu Mahallesi
Gülsuyu Mahallesi
İdealtepe Mahallesi
Küçükyalı Mahallesi
Yalı Mahallesi
Zümrütevler Mahallesi

18 Aralık 2016 Pazar

Günlük Süt Ambalaj

Açıktan satılan süt yeterli düzeyde kaynatılarak yoğurt amaçlı mayalanıyor. Bu yoğurdun besin değeri nedir?

Süt, kaynatma süresine bağlı olarak besin değerini yitiriyor. O nedenle sütü kaynatmamak gerekiyor. Yoğurt için de ambalajlı süt tercih etmek gerekiyor. Kaynatılan sütten yapılan yoğurdun besin değeri de düşük olacaktır. Ancak mayalamadan dolayı folik asit gibi bazı vitaminlerde az da olsa artışlar mümkündür.
Açık sütle yaptığımız tatlılar bizim ve çocuğumuz için sakıncalı mı? Bu tür tatlıları da pastörize sütten yapabilir miyiz?

Kaynatılarak açık sütün içindeki zararlı mikroorganizmalardan arındırıldığı düşünülse bile, besin değerinde yaşanan kayıplar sorun olacaktır.  Tatlılar elbette ambalajlı UHT ya da pastörize sütle yapılabilir. Bu aynı zamanda en sağlıklı tercihtir.

UHT Süt nedir?

UHT, İngilizce Ultra High Temperature (Ultra Yüksek Isı) sözcüklerinin baş harflerinden oluşuyor. Modern bir UHT tesisinde süt, kapalı bir sistemde dolaşarak ön ısıtma, yüksek ısı işlemi, homojenizasyon, soğutma ve aseptik olarak paketlenme aşamalarından geçiyor. 2 ile 4 saniye süre ile 135-150°C de ısıtılan süt hızla oda sıcaklığına soğutuluyor. UHT sütün dolumu, her türlü dış etkiye kapalı sistemlerde gerçekleştiriliyor. Bu sayede sütün içindeki sağlığa zararlı ve de sütü bozabilecek olan her türlü mikroorganizma yok ediliyor.

Bu işlemin ardından süt yine aseptik (mikroorganizmalardan arındırılmış) kapalı bir ortamda aseptik ambalajlara dolduruluyor. Bu işlem tamamlandığında süt Uzun Ömürlü olma özelliği kazanıyor ve 4 ay boyunca, ambalaj açılmadığı takdirde, ilk günkü tazeliğini ve doğallığını koruyor.
Aseptik ambalaj hakkında bilgi verir misiniz?

Aseptik karton ambalaj, sıvı gıdayı koruma görevini yerine getirebilmek için tasarlanmış 6 katmanlı bir malzemedir. Ambalaj dışarıdan içeriye doğru sırasıyla, neme karşı koruyucu polietilen, sağlamlaştırıcı ve güçlendirici karton, yapıştırıcı polietilen, oksijen, koku ve ışığı engelleyen aseptik alüminyum folyo, yapıştırıcı polietilen ve sıvı tutucu polietilen tabakalarından oluşuyor. Bu yapısı, aseptik karton ambalaja, mikroorganizma, gaz ya da buharın sızmasını önleyecek bir özellik kazandırıyor. Aseptik sistemde sıvı gıda, kesintisiz bir şekilde, hava ve ışıkla temas etmeden ambalajlara dolduruluyor.

Günlük Süt nasıl içilmelidir

Süt nasıl içilmelidir? Pastörize ve uht süt ısıtılıp içilebilir mi? Isıtılırsa besin değeri düşer mi?

Süt tercihe bağlı olarak ısıtılıp içilebilir. Ancak besin değerini koruması açısından sütün kaynamamasına dikkat etmek gerekir. Sütü, içmeden önce 30-35ºC ye kadar ısıtabilirsiniz. Isıtma işlemini kaynatmaya dönüştürmüyorsanız ve kısık ateşte 1-2 dakika tutuyorsanız besin öğelerindeki kayıplar oldukça sınırlı olacaktır. Ancak UHT ve pastörize süt hiç ısıtılmadan tüketilebilir.
Günlük satılan şişe sütler mi daha faydalıdır yoksa raflardaki diğer sütler mi?

Pastörize sütler veya günlük satılan şişe sütler, kaynama derecesinin altında genellikle sütün 72-80°Cde 14-16 saniye süreyle ısıya tabii tutulması ile elde edilir. Böylece süt, doğal niteliklerinde değişiklikler oluşturmadan, hastalık yapan etmenlerinden tamamen, diğer etmenlerden de çoğunlukla arındırılmış olur. Bu işlemde canlı bakteriler tamamen yok olmaz.Soğukta muhafaza edilmek şartıyla dayanma süreleri beş gündür.

Uzun ömürlü sütler veya raftaki sütler ise tüketici tarafından sterilize, kutu ve UHT olarak da tanımlanırlar. Özel bir teknolojik işlemle 135-150°Cderecede 2-4 saniye süreyle tutularak içlerinde sütün bozulmasına neden olan ve hastalık yapan etkenlerin tümü imha edilir.  UHT uzun ömürlü sütün dayanma süresi 4 aydır.
Her iki süt de, dayanma süreleri içinde sağlıkla tüketilebilecek bir gıda maddesidir.
Açık sütte dikkat etmemiz gereken konular nelerdir?

Sokak sütü, gelişmiş ülkelerde çoktan unutulan ancak ülkemizde hâlâ yaygın olan bir tüketim şeklidir.

Süt, mikroorganizmalar için uygun ortam olduğundan çok kısa bir süre içinde bozulabilmekte ve sağlığımız için tehlikeli olabilmektedir. Bu nedenle ambalajsız olarak tüketime sunulan sokak sütlerinin dayanma sürelerinin arttırılması amacıyla süte karbonat, soda gibi maddeler katılabilmekte, hatta yağı alınıp yerine su konularak besin öğelerinde de hile yapılabilmektedir.

Çiğ olarak tüketime sunulan sokak sütlerinde soğuk zincir sağlanamadığından tüketiciye ulaşana kadar geçen taşıma sürecinde toplam bakteri yükü artmakta, bu da ısı ile yok edilemeyen toksinlerin oluşumuna yol açmaktadır. Hatta sokak sütleri brusella ve tüberküloz gibi hayvandan insana geçen bulaşıcı hastalıkları taşıyabilmektedir.

Tüketici, aldığı sokak sütlerinde kontrollü bir ısıtma sağlayamadığından kaynatma ile sütün besin değerinde önemli bir azalmaya ve sütün doğal tadının değişmesine neden olmaktadır.


Sütün pastörizasyon ve uht ile bazı değişiklikler geçirerek bir takım faydalarını kaybettiği doğru mu?

Pastorize ve uzun ömürlü sütler maksimum hijyen koşullarında üretilen ve sürekli olarak analiz edilen ürünlerdir. Pastörize ve uzun ömürlü sütler ısıl işleme (pastörizasyona) tabi tutuldukları ve tamamen kapalı üretim ortamlarında işlendikleri için son derece sağlıklıdır. Pastörizasyon ve UHT yöntemi, çiğ sütte bulunan ’patojen-hastalık yapıcı’ mikroorganizmalardan kaynaklanacak olası sağlık risklerini ortadan kaldırmak amacıyla, sütün besin değerlerini en yüksek derecede koruyacak sıcaklık ve sürede optimize edilmiş ısıl işlemlerdir. UHT tekniği ile üretilen sütlere uygulanan bu ısıl işlemlerin aksine sokak sütlerine evde uygulanan geleneksel kaynatma işleminde sütün içerisindeki mikroorganizmalar tam olarak yok edilemediği gibi sütün içerisindeki besin değerleri de kayba uğramaktadır.

Pastörize sütler, kaynama derecesinin altında belli bir sıcaklıkta, sütün doğal niteliklerinde değişiklikler oluşturmadan, hastalık yapan etmenlerinden tamamen, diğer etmenlerden de çoğunlukla arındırılmış olur. Soğukta muhafaza edilmek şartıyla dayanma süreleri beş gündür.

Uzun ömürlü sütler, tüketici tarafından sterilize, kutu ve UHT olarak da tanımlanırlar. Özel bir teknolojik işlemle 135-150ºC de 2-4 saniye tutularak içlerinde sütün bozulmasına neden olan ve hastalık yapan etkenlerin tümü imha olmuş bir içme sütü çeşididir.

Sütün içerdiği proteinlerin %80’i kazeindir ve kazein üzerinde UHT işleminin hiçbir etkisi yoktur. Geri kalan %20 oranındaki protein ise, serum proteini, yani kesilmiş süt suyu proteinidir. Ancak serum proteinlerinin doğal yapısındaki kayıp, proteinin fiziksel durumunda meydana gelir; yani suda çözünürlük özelliğini kaybeder. Bu ise, besin değerinden bir kayıp anlamına gelmez, tersine sindirimi kolaylaştırır.

Sütün pastörize edilmesi ve UHT işlemi sırasında yüksek sıcaklığa maruz kaldığı için içindeki vitaminleri kaybeder inanışı yanlıştır. Süt pastörize işlemi sırasında sadece birkaç saniye yüksek ısıya maruz kalıyor ve bu sayede içindeki mikroplar ölür. Vitaminlerde çok az kayıp olur ancak süt pastörize veya sterilize edilmediği takdirde tehlike çok daha büyüktür. Çünkü ülkemizde hayvandan insana geçen brusella, tükerkiloz gibi hastalıkların geçme riski çok daha yüksektir. Türkiye’de hâlâ sokak sütü tüketilmektedir. Bu sokak sütleri çiğ olarak tüketilirse ölümle sonuçlanabilecek hastalıkları taşımaktadır. Sokak sütünü tüketenler, sütü uzun bir süre kaynatmaktadır. Vitaminler işte asıl o zaman kaybolmaktadır. Yine evlerde kontrollü ısıtma yapılamadığı için ve hatta kaynatıldığı için sütte vit B1, B6, B12, folik asit, vit C kaybı, renk ve lezzet değişiklikleri olur. 15 dakikalık kaynatma B1 vitaminlerinde %88 kayıp oluşturur.


Sütün en faydalı tüketimi nasıl olmalıdır?

İnsan yaşamının her evresinde gerekli olan süt, C vitamini ve demir dışında makro ve mikro besin öğeleri için iyi bir kaynaktır. Özellikle çocukluk, gebelik-emziklilik ve yaşlılık dönemlerinde kemik sağlığı açısından oldukça önemli olduğu bilinmektedir. Süt ve süt ürünlerine özellikle kalsiyum ve fosfor başta olmak üzere bazı önemli mineraller, protein ve riboflavin gibi bazı B grubu vitaminlerin kaynağı olarak bakıldığında halk sağlığı açısından önemli bir besin grubu olduğu hemen anlaşılacaktır. Süt proteinlerinin vücutta bilinen büyüme-gelişmeye katkısı, doku farklılaşmalarındaki etkinliğinin yanı sıra; kalsiyum emilimi ve immün fonksiyonlar üzerine olumlu etkilerinin olduğu, kan basıncını ve kanser riskini azalttığı, vücut ağırlığının kontrolünde etkin olduğu, diş çürüklerine karşı koruyucu olduğu bilinmektedir.

Süt ve süt ürünleri tüketiminin arttırılması, yeterli ve dengeli besin öğesi ve enerji alınımının sağlanması açısından sağlık profesyonelleri tarafından önerilmektedir. Dünya geneline bakıldığında her ülke için farklı miktarlarda süt ve süt ürünleri tüketimi söz konusudur. Ülkemizde ise süt içme alışkanlığının çok az olduğu dikkatleri çekmektedir. 1974 Türkiye Ulusal Beslenme Araştırması sonuçlarına göre süt–yoğurt tüketimi kişi başına günlük 78,7 gram iken, 1984 yılı araştırmasında 69 grama düşmüştür.

Sütün bileşiminde yer alan başta vitaminler olmak üzere besin öğeleri, hayati fonksiyonlarda önemli görevlere sahip olup, ısı ve ışık gibi birçok fiziksel ve kimyasal etkiye karşı son derece duyarlıdırlar. Sütün işlenmesi sırasında özellikle ısı ile muamele ve taşınma sırasında ultraviyole ışınlara maruz kalmaları ile besin ögelerinde oluşan kayıplar sağlık açısından istenilmeyen bir durumdur.

Sütün besin ögesi içeriği elde edildiği hayvan türüne göre farklılık göstermektedir. Ortalama %88’i su olan inek sütü 100’den fazla farklı bileşen içermektedir. Süt ve süt ürünleri; protein, kalsiyum, fosfor, A vitamini, bazı B vitaminleri (özellikle riboflavin, B12 ) için iyi bir kaynaktır.

Sağlıklı bireylerin yeterli ve dengeli beslenmesi için tüketilmesi önerilen süt miktarı yaş, cinsiyet ve fizyolojik duruma (büyüme ve gelişme dönemi, gebelik, emziklilik, yaşlılık) göre değişiklik göstermektedir. Ulusal Süt ve Süt Ürünleri Konseyi’nin yayınladığı Beslenme Rehberi’nde 2-4 (400-800 ml) porsiyon ve Türkiye’ye Özgü Beslenme Rehberi’nde yetişkin bireylerin 2 porsiyon [bir porsiyon: bir orta boy su bardağı (200 ml)], çocuklar, adölesan dönemi gençler, gebe ve emzikli kadınlarla menopoz sonrası kadınların 3-4 (600-800 ml) porsiyon tüketmeleri önerilmektedir.

İnsan beslenmesinde mükemmel bir gıda olarak nitelendirilen sütten elde edilen başta peynir, yoğurt, tereyağ, dondurma olmak üzere süt ürünleri de vazgeçilmez gıdalardır.

Tereyağı fazla miktarda yağ içermesi nedeniyle enerji kaynağı olduğu gibi, sindirilme oranı da yüksektir. Ayrıca vit A içerir.

Peynir, yine en önemli protein, yağ, kalsiyum, fosfor ve vit A kaynağıdır.

Dondurma, lezzetli ve kolay sindirilebilir bir ürün olmasının yanında, protein, kalsiyum, fosfor ve vit B1 içerir. Fazla miktarda yağ içerdiğinden aynı zamanda vit A kaynağıdır.

Yoğurt, sindirimi kolay, beslenme değeri yüksek, doğal bağırsak florasının oluşmasına yardımcı, her gün diyette bulunması gerekli en önemli süt ürünüdür.

Yine kefir, asidofiluslu süt, krema gibi süt ürünleri de beslenme ve sağlık açısından önemli süt ürünleridir.

Süt ve süt ürünleri her gün tüketilen veya tüketilmesi gereken gıdalardır. Ancak bu ürünleri gerek satın alırken, gerekse evlerimizde kullanırken dikkat etmemiz gereken bazı önemli noktalar vardır.

Süt ve süt ürünleri satın alınırken, orijinal ambalajlı olanlar tercih edilmelidir. Açıkta satılan peynirler, dondurmalar, tereyağı hijyenik koşullarda üretilmediği gibi bazı insan sağlığına zararlı hastalık yapıcı mikroorganizmaları içerebilir. Örneğin çiğ sütten yapılan bu ürünlerde Brusella, Salmonella gibi insan sağlığını önemli derecede tehdit eden mikroorganizmalar olabilir.
Sokakta satılan çiğ sütler alınmamalıdır. Ambalajsız olarak satılan bu sütlere dayanma süresini uzatmak amacıyla karbonat, soda gibi maddeler katılmış olabilir. Hatta yağı alınıp su katılarak da hile yapılmış olabilir. Bu sütler tüketiciye ulaşana kadar soğuk zincir sağlanamadığından mikroorganizma yükü artabilir. Yine evlerde kontrollü ısıtma yapılamadığı için ve hatta kaynatıldığı için sütte vit B1, B6, B12, folik asit, vit C kaybı, renk ve lezzet değişiklikleri olur. Bu nedenlerle her zaman orijinal ambalajlı pastörize veya uzun ömürlü (UHT) sütler alınmalıdır.
Süt ürünleri satın alınırken, soğukta muhafaza edildiğinden emin olunmalıdır.
Ambalajında herhangi bir sızıntı veya başka bir hasar olmamalıdır.
İmal tarihi ve son kullanma tarihine bakılarak satın alınmalı, son kullanma tarihi geçen ürün tüketilmemelidir.
Süt ve süt ürünleri satın alındıktan sonra en kısa sürede buzdolabına konmalı ve orada muhafaza edilmelidir.

Uzun ömürlü Pastörize süt mü ? Sokak Sütümü ?

Pastörize ve uzun ömürlü süt faydalı mıdır?

İşlenmiş içme sütleri, fabrikalarda süzülme, yabancı maddelerden temizlenme, istenmeyen kokuların alınması (deoderizasyon), standardizasyon ve homojenizasyon işlemlerinden geçmektedir.

Pastörize sütler, kaynama derecesinin altında belli bir sıcaklıkta, sütün doğal niteliklerinde değişiklikler oluşturmadan, hastalık yapan etmenlerinden tamamen, diğer etmenlerden de çoğunlukla arınmış bir içme sütü çeşididir. Soğukta muhafaza edilmek şartıyla dayanma süreleri beş gündür.

Uzun ömürlü sütler, tüketici tarafından sterilize, kutu ve UHT olarak da tanımlanırlar. Tüketicilerin bir kısmı, uzun ömürlü süte (UHT), işlem esnasında dayanıklılığı sağlamak amacı ile antibiyotik, antiseptik maddelerin katıldığına inanmaktadır. Bu kesinlikle doğru olmayıp hiçbir bilimsel geçerliliği de yoktur. Uygulanan ısıl işlem gereği; işletmeye kabul edilen süt, özel bir teknolojik işlemle 135-150○C de 2-4 saniye tutulmakta ve arkasından derhal 20○C ye soğutma uygulanmaktadır. Böylece sütün bozulmasına neden olan ve hastalık yapan etkenlerin tümü imha edilmiş olur. Bu işlem sonrası süt, steril ortamda, steril ambalaj malzemesi ile ambalajlanmaktadır. Görüleceği gibi, bu işlem esnasında süte ilave hiçbir madde eklenmesine ihtiyaç olmadığı gibi eklenecek maddeler de maliyeti artıran bir faktör olacaktır.

Bu sütler, aseptik şartlarda doldurulan karton kutularda piyasaya arz edilir. Teknolojisi gereği, soğuk zincire gerek kalmadan, dört aya kadar dayanır ve kesinlikle katkı maddesi içermez.

İşlenmiş içme sütlerini tüketirken şunlara dikkat edilmelidir:

İşlenmiş içme sütleri, evlerde kaynatılmamalıdır.
Pastörize sütler, tüketilene kadar mutlaka buzdolabında muhafaza edilmelidir.
Uzun ömürlü sütler, açıldıktan sonra tüketilene kadar mutlaka buzdolabında muhafaza edilmelidir.
İşlenmiş içme sütleri, dayanıklılığını azaltmamak için, kaplara boşaltılıp muhafaza edilmemelidir.
İşlenmiş sütleri satın alırken, üretim ve son kullanma tarihlerine kesinlikle dikkat edilmelidir.

Sokak sütü içmek tehlikeli mi?

Sokakta satılan köy sütü, gelişmiş ülkelerde çoktan unutulan ancak ülkemizde hâlâ yaygın olan bir tüketim şeklidir.

Süt, mikroorganizmalar için uygun ortam olduğundan, çok kısa bir süre içinde bozulabilmekte ve sağlığımız için tehlikeli olabilmektedir. Bu nedenle ambalajsız olarak tüketime sunulan sokak sütlerinin dayanma sürelerinin artırılması amacıyla süte karbonat, soda gibi maddeler katılabilmekte, hatta yağı alınıp yerine su konularak besin öğelerinde de hile yapılabilmektedir.

Çiğ olarak tüketime sunulan sokak sütlerinde, soğuk zincir sağlanamadığından, tüketiciye ulaşana kadar geçen taşıma sürecinde toplam bakteri yükü artmakta, bu da ısı ile yok edilemeyen toksinlerin oluşumuna yol açmaktadır.

Tüketici, aldığı sokak sütlerinde kontrollü bir ısıtma sağlayamadığından, kaynatma ile sütün besin değerinde önemli bir azalmaya ve sütün doğal tadının değişmesine neden olmaktadır.

Tüketicinin önemli bir kısmı sokaktaki köy sütünü saf, taze ve doğal olduğu yanılgısıyla tercih etmektedir. Oysa sokak sütleri denetimden uzaktır; su, nişasta vb. maddeler eklenerek, besin değeri azaltılmış olabilir ve her türlü mikroorganizmayı içerebilmektedir.